Kategori: I. Dünya Savaşı Filmleri
Öldürme Emri (1966)
Yasak Bölge (2013)
Büyük Savaş (1959)
Kızıl Baron (2008)
Her Yer Yeniden Yeşerecek (2014)
Yönetmen: Ermanno Olmi
Oyuncular: Claudio Santamaria, Camillo Grassi, Niccolò Senni
IMDB Puanı: 6,9 ↗
Konusu: Avusturya Macaristan İmparatorluğu, I. Dünya Savaşında İtalya’nın kuzeydoğusundaki Asiago bölgesinde yeni bir saldırı cephesi açar. Dağların üzerinde karların arasında karşılıklı kazılan siperler o kadar yakındır ki, düşmanın nefesi duyulabilmektedir. Film, bu siperlerin birinde İtalyan askerlerin için bulundukları zorlu şartları ve ruh halini anlatıyor. Siperde yüksek ateşten hasta yatan yüzbaşıya, karargahtan gelen bir talimat doğrultusunda intihar gibi bir görev verilir. Nitekim, yüzbaşı daha görevin başında keskin nişancılar tarafından vurulur. Sonrasında başlayan top atışları siperleri iyice zayıflatır ve ölümler artmaya başlar. Bunun üzerine karargah, tüm kuzeydoğu siperlerinden geri çekilme emri verir. Film, bir saatlik kısa süresiyle çok fazla bir şey anlatmıyor ama askerlerin zor şartlar altında bozulan psikolojini seyirciye aktarabiliyor. Filmin ilk sahnelerinde, yüksek sesle şarkı söyleyen İtalyan askerin, kendini alkışlayan Alman askerlerine “Gençler, burada ne işimiz var? Haydi biraz eğlenelim! Şarkılar silahlardan daha güçlüdür, doğruca yüreğimize işlerler.” diye seslenmesi, filmin verdiği savaş karşıtı mesajlardan biri.
60. Tepenin Altında (2010)
Yönetmen: Jeremy Sims
Oyuncular: Brendan Cowell, Harrison Gilbertson, Steve Le Marquand
IMDB Puanı: 7,1 ↗
Konusu: I. Dünya Savaşının Batı Cephesinde karşılıklı siperler arasındaki top atışları ve çatışmalar savaşı çıkmaza doğru sürüklerken, her iki taraf da yer altından tünellerle karşı cephenin altına inmeye ve patlatmaya yönelik planlar yapar. Ancak, siperlerin Manş denizinden teey Alp dağlarına kadar uzanması, asker kayıpların giderek artması, tünel kazma konusunda profesyonel desteğe ihtiyaç duyulması gibi koşullar İngiltere ordusunu sivil madencilerden ve mühendislerden oluşan ekipleri cephede görevlendirmeye mecbur kılar. Bunun için ideal kişiler de, madenciliğin yaygın ve gelişmiş olduğu Avustralya’daki madenlerde çalışanlardır. Kahramanımız Oliver Woodward, savaşın başladığında askere katılmaya gönüllü olmayan ve bu süreçte Papua’da madenciliğe devam eden, bu nedenle de çevresinden mahalle baskısı gören bir madencidir. İngiliz ordusu Avustralya Tünel Birliğini kurunca orduya katılan ve Fransa’daki bir siperde tünel kazan birliğin başına getirilen Woodward, verilen görevi layıkıyla yerine getirir. Yeni görev yeri ise, Belçika’nın Ypres kentindeki 60. Tepe (Hill 60) bölgesidir. Her iki taraf için de kritik öneme sahip 60. Tepe Almanların elindedir. İngilizler ise büyük bir tünel kazarak tarihin en büyük patlayıcı yığınaklarından birini Alman siperlerinin tam altına yerleştirmiştir. Woodward ve ekibinin görevi tünel güvenliğini sağlamak ve zamanı gelince düğmeye basmaktır. Avustralya yapımı, gayet akıcı ve sade anlatımı olan, ufak hikayelerle senaryosu zenginleştirilmiş, klostrofobisi olanların izlerken zorlanabileceği, mavi kil, fare sesi, gittikçe küçülen mum alevi gibi hatırda kalıcı enstantaneleriyle güzel bir film.
Osmanlı Subayı (2017)
Yönetmen: Joseph Ruben
Oyuncular: Michiel Huisman, Hera Hilmar, Josh Hartnett, Ben Kingsley
IMDB Puanı: 6,7 ↗
Konusu: 1914 yılının Amerikasında idealist bir hemşire olan genç Lillie, Osmanlı İmparatorluğunun Van vilayetinde Amerika tarafından kurulan hastanede doktorluk yapan Doktor Jude’ın hastaneye yardım toplamak için düzenlediği bir konferanstan çok etkilenir ve doktor olmak isterken hastalıktan ölen kardeşinin kamyonunu bu hastaneye bağışlamak ister. Hatta kamyonu bizzat kendisi götürüp, Van’daki hastanede hemşirelik yapmak ister. İstanbul’a gelen Lillie’ye bir dünya savaşının yaklaştığını ve kamyonu bölgeye gönderemeyeceklerini, ancak bir askerin nezaretinde naklin yapılabileceği söylenir. Lillie de pazarda tesadüfen tanıştığı genç Osmanlı Subayı İsmail’in kendisiyle birlikte gelmesini talep eder. O dönemde de Ermeni meselesi büyümeye Doğu Anadolu’da işler karışmaya başlamıştır. Bölgeden istihbarat toplamak için bunu fırsat bilen Osmanlı komutanı İsmail’i, Lillie ile birlikte gönderir. Van’a ulaşan Lillie hastanede, İsmail ise askeri karargahta çalışmaya başlar. Haliyle, Lillie ile İsmail aşık olmuşlardır, ancak Doktor Jude da Lillie’ye aşık olmuştur. Bu esnada, I. Dünya Savaşı patlak vermiş ve Ruslar, Ermenilerin de yardımıyla, bölgeye doğru gelmektedir. Ana hikaye olarak bir aşk filmi olsa da; yandan yandan dönemin Ermeni meselesini işleyen, ancak çok net yargılarda bulunmayan, Türkiye’de geçen diğer tüm Holywood filmlerinde olduğu gibi Haluk Bilginer’in rol aldığı ve Nevşehir’den Ağrı Dağı’nın görülebildiği izlenesi bir film.
Ateşkes (2005)
Yönetmen: Christian Carion
Oyuncular: Diane Kruger, Benno Fürmann, Guillaume Canet, Gary Lewis, Alex Ferns, Daniel Brühl
IMDB Puanı: 7,8 ↗
Konusu: I. Dünya Savaşının ilk yılında, Christmas Eve (Noel Arifesi) günü yaklaşırken Batı Cephesinde her iki tarafın askerleri de kendi çapında Noel kutlaması hazırlığı yapar. Siper savaşından ve bitmek bilmeyen top atışlarından çok sıkılan askerle için bu Noel kutlaması büyük moral olacaktır. Almanya tarafında, opera sanatçısı Anna Sörensen, kendisi gibi opera sanatçısı olan ve cepheye gönderilen eşi Nikolaus Sprink ile buluşabilmek için ordu karargahını ikna ederek bir gösteri organize eder. Burada eşiyle buluşup komutana performans sergileyen çift, cephedeki askerlere de şarkı söyleyerek moral vermek için Sprink’in görevli olduğu sipere giderler. Onların sesini duyan Fransa ve İskoçya siperlerindeki askerler alkışlarla, tulumlarla karşılık verince, Sprink şevke gelerek, iki siper arasındaki “No Man’s Land”e çıkar. Sonra herkes siperinden dışarı çıkmaya başlayınca, üç tarafın subayları kendi aralarında “Noel Ateşkesi” ilan ederler. Siperlerin ortasındaki bölgede sohbet, yiyecek-içecek paylaşımı, hatta futbol oynamaya kadar giden kısa süreli bir muhabbet ortamı oluşur. Bir opera sanatçısının siper ziyareti, Noel’de ateşkes ilan etme, iki taraf arasında futbol oynama, siperler arasında gidip gelen bir kedinin Fransa tarafında vatan haini ilan edilmesi gibi gerçek hikayelerden yola çıkarak uyarlanan güzel bir I. Dünya Savaşı filmi. Her üç cepheye de ana konudan bağımsız ama destekleyici birer hikaye yazılması filmin senaryosunu zenginleştirmiş.
Yolculuğun Sonu (2017)
Yönetmen: Saul Dibb
Oyuncular: Paul Bettany, Sam Claflin, Stephen Graham, Asa Butterfield
IMDB Puanı: 6,7 ↗
Konusu: I. Dünya Savaşının son yılında, Fransa topraklarındaki siper savaşları hiç bitmeyecekmiş gibi devam etmektedir. İngiliz kuvvetleri arasında, Almanların çok büyük bir taarruz planladığı ve her an saldırıya geçebilecekleri yönünde bir dedikodu yayılır. Bu nedenle, siperlerde 6 gün süreyle dönüşümlü olarak nöbet tutan askerler, korku içerisinde beklerler. Nöbet sırası genç Yüzbaşı Stanhope ve ekibine gelir. Cepheye yeni gönderilen Subay Raleigh da, askeri okuldan tanıdığı Stanhope’un bölüğüne gönüllü olarak katılır. Gün geçtikçe stresli bekleyiş herkesin psikolojisini alt üst eder. Bu esnada, karargahtan bir talimat gelir ve Stanhope’un ekibinden sürpriz bir baskın yaparak, sorgulamak üzere bir Alman askerinin esir alınması istenir. Kurulacak ekibe ise, yufka yürekli Subay Osborne ile genç Subay Raleigh’in liderlik etmesi istenir. Film, içinde bulundukları durumdan dolayı sinirleri bozulan askerlerin gergin bekleyişlerini ve verilen talimatı yerine getirirken yaşadıklarını anlatıyor. I. Dünya Savaşının Batı Cephesinde, siper hayatının askerlerin psikolojisine etkisini anlatması bakımından güzel bir film, ancak, film çok yavaş ilerliyor. Belki de yönetmen, beklemenin sinir bozucu etkisini bize bu şekilde göstermek istemiştir…
Savaş Atı (2011)
Yönetmen: Steven Spielberg
Oyuncular: Jeremy Irvine
IMDB Puanı: 7,2 ↗
Konusu: İngiltere’nin Devon bölgesinde ailesiyle birlikte çitçilik yapan Albert Narracott, yaşlı babasının bir inat uğruna at pazarından açık artırmayla aldığı genç bir atla duygusal bağ kurar. Albert’ın Joey ismini verdiği bu at, her ne kadar tarla sürmek için genç ve zayıf olsa da, Albert evlerinin kirasını ödeyebilmek için onu eğitir ve tarla sürecek hale getirir. Lakin bu sefer de aşırı yağmur tarlalarını mahvedince, babası Joey’i o esnada patlak veren 1. Dünya Savaşı için İngiltere ordusuna at alımı yapan askerlere satar. Joey’i kendi şahsi atı yapan Yüzbaşı Nicholls, bu ata güvenir ve gerçekten de birliğinin en hızlı olur. Joey savaş boyunca bir çok el, hatta taraf değiştirir. Bu arada, Albert’ın da askerlik yaşı gelmiş ve cepheye gelmiştir. Film, Albert ile Joey’in hikayesini, ama daha çok Joey’in hikayesini anlatıyor. Filmin başrolü Joey diyebiliriz. Steven Spielberg’in usta anlatımıyla, sürükleyici, hoş, masalsı bir film. Savaş sahneleri de gayet etkileyici. Bu arada, filmde dijital sahne yok denecek kadar az olması, atların çok iyi oyunculuk sergilediği anlamına geliyor diyebiliriz.
Kahraman Pilotlar (2006)
Yönetmen: Tony Bill
Oyuncular: James Franco, Jean Reno, Martin Henderson
IMDB Puanı: 6,5 ↗
Konusu: 1. Dünya Savaşının tüm şiddetiyle devam ettiği 1916 yılında çeşitli sebeplerle Fransa’ya giden Amerikalı gençler, gönüllü olarak Fransa Hava Kuvvetlerine katılırlar. Burada, Yüzbaşı Thenault (Jean Reno) komutanlığında ve tecrübeli savaş pilotu Reed Cassidy (Martin Henderson) rehberliğinde uçuş eğitimi alırlar. Yavaştan bombardıman uçaklarına eskort ederek göreve başlayan Amerikalı pilotların en iyisi ise Blaine Rawlings’dir (James Franco). Rawlings ve ekibin arkadaşlık bağları zamanla gelişir, bu arada Rawlings bir kıza aşık olur. Film, Rawlings ve arkadaşlarının Alman savaş uçaklarıyla, özellikle de “Black Falcon” lakaplı pilotla olan mücadelesini, aşklarını, arkadaşlıklarını anlatıyor. Zayıf senaryosuyla vasatlıktan ileri gidemeyen film, gişede de sağlam zarar etmiş. Filmde güzel olan ise, çokça savaş uçaklarının it dalaşının sergilenmesi.
Kayıp Müfreze (2001)
Yönetmen: Russell Mulcahy
Oyuncular: Ricky Schroder, Phil McKee, Jamie Harris
IMDB Puanı: 7,1 ↗
Konusu: I. Dünya Savaşının sonlarına doğru ABD’nin Batı Cephesine birliklerini göndermesiyle İtilaf Devletleri ilerlemeye başlar. Argon ormanları üzerinden yapılacak büyük bir taarruzu planlayan General Alexander, 77. Amerikan Birliğine bağlı Binbaşı Whittlesey komutasındaki taburu, taarruzun ortasındaki kuvvet olarak görevlendirir. Kanatlarda ise tümenin geri kalanı ve Fransız birlikleri saldırı yapacaktır. Ancak, Almanlar kanatlardaki ilerlemeyi daha önce durdurunca, Binbaşı Whittlesey’in taburu Alman birliklerinin ortasında yalnız kalır, karargahla iletişimi kesilir ve yeri belirlenemez. Günlerce Almanlarla savaşan taburun yiyecek, mühimmat ve tıbbi malzeme stoku da biter, ancak dayanmaya devam eder. New York’lu bir avukat olan Binbaşı Whittlesey’in taburu da kendisi gibi New York’ludur. İtalyan, Yahudi, Polonyalı, İrlandalı gibi farklı etnik kökenlerden gelen askerler New York gangsteri oldukları için ölümden korkmazlar ve asla pes etmezler. Bu taburun direnme hikayesini anlatan film, yakın planda sallanan kamerayla çekilmiş olması hasebiyle izlenmesi zor olsa da, tamamen cephede savaşarak geçtiği için, tam savaş filmi sevenlere göre. Savaş hikayelerinde sıklıkla rastladığımız, Generallerin verdiği ve intihar anlamına gelen görevleri yerine getiren küçük birliklerin komutanlarının ‘Bizi ölüme gönderdiniz, kendimizi feda ettik, şu kadar askerimizi kaybettik’ tarzı veryansınlarına da General Alexander’ın bir cevabı var;
İhtiras Rüzgarları (1994)
Yönetmen: Edward Zwick
Oyuncular: Brad Pitt, Anthony Hopkins, Aidan Quinn, Julia Ormond
IMDB Puanı: 7,5 ↗
Konusu: ABD ordusunun, Kızılderili Savaşlarındaki vahşi tutumlarından rahatsız olan Albay Ludlow ordudan emekli olarak taşrada bir eve yerleşir. Burada, üç oğlu ve kendisine sadık bir Kızılderiliyle hayvancılıkla uğraşmaya başlar. Büyüyünce I. Dünya Savaşına katılan oğlanlardan en küçüğü savaşa gitmeden önce nişanlanır ve nişanlısını babasının yanına bırakır. Ancak, abileri de kıza göz koyar. Hasılı, film isminden de anlaşılacağı üzere aşk, ihtiras ve aile ilişkileri tarafı ağır basan bir film. Yan hikayede ise, I. Dünya Savaşı, Kızılderili Savaşı ve içki yasağı gibi konular işlenmekte. Lakin, hikaye biraz zorlama olduğu için senaryo tatmin ediyor. Sadece Anthony Hopkins’in oyunculuğuna hayran kalıyoruz o kadar.
Afrika Kraliçesi (1951)
Yönetmen: John Huston
Oyuncular: Humphrey Bogart, Katharine Hepburn
IMDB Puanı: 7,9 ↗
Konusu: Film, I. Dünya Savaşının başlarında, Alman Doğru Afrikası’nda (bugünkü Tanzanya, Mozambik, Ruanda, Burundi’nin olduğu bölgeler) misyonerlik yapan Rosie ile Africa Queen isimli teknesiyle postacılık yapan Charlie’nin macerasını anlatıyor. Rosie ve erkek kardeşinin kilise işlettiği! Afrika köyüne Alman askerleri baskın yapar ve köyü yakar. Rosie’nin kardeşi aklını kaybedip ölünce, Rosie de köye gelen Charlie’nin teknesine atlar ve Ulanga nehrinin bağlandığı göldeki Alman gemisini patlatmak üzere plan yapar. Tabii, zorlu hava ve yol koşullarını beraber atlatan Charlie ve Rosie aşık olurlar. Uzun bir yolculuk sonunda göle ulaşan yaşlı aşıklar planlarını uygulamaya başlar. Film daha çok aşk ve macera filmi.
Arabistanlı Lawrence (1962)
Yönetmen: David Lean
Oyuncular: Peter O’Toole, Alec Guinness, Anthony Quinn, Jack Hawkins, Omar Sharif
IMDB Puanı: 8,3 ↗
Konusu: I. Dünya Savaşı Batı Cephesinde tam gaz devam ederken, İngilizler ve Fransızlar Afrika ve Orta Doğu topraklarında da farklı cephelerde Osmanlı ile savaşa girmiştir. Arap yarımadası da bu cephelerden biridir. Medine’de isyancıları bozguna uğratan ve şehri uzun süre elinde tutan Osmanlı, bir çok cephede birden savaştığı için giderek güç kaybetmektedir. Arap isyancıları ise çöllerde dağınık bir şekilde yaşayan bedevi kabilelerden oluşmaktadır. İhtiyaçları olan şeyler ise, birlik, silah ve strateji. İşte bu nokta Britanya İmparatorluğu devreye giriyor ve farklı yetenekleri olan genç subay Lawrence’i Haşimi kabilesinin reisi Şerif Hüseyin oğlu Prens Faysal’a yardım etmekle görevlendiriyor. Filmde Lawrence’in Arap kabileleriyle beraber Osmanlı’ya karşı başlattığı Arap isyanı anlatılıyor.
Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (1930)
Yönetmen: Lewis Milestone
Oyuncular: Lew Ayres, Louis Wolheim, John Wray
IMDB Puanı: 8,1 ↗
Konusu: I. Dünya Savaşının en önemli mücadelesi Almanya işgali altındaki Fransa ve Belçika topraklarında açılan cepheler arasında geçmektedir. Batı cephesi olarak adlandırılan ve 4 yıldan fazla süren bu savaşta iki tarafta çok sayıda kayıplar vermektedir. Filmde ise, Almanya’da bir lisede öğretmenlerinin coşkulu konuşması sonrası askere kayıt olan gençlerin gözünden savaşın acımasızlığı anlatılmakta. Açlık, uykusuzluk, hastalık, çamur, yerin altında geçen günler, fareler ve bitmek bilmeyen top tüfek sesleri. Hatta top sesleri öyle ki izleyenleri bile rahatsız edecek cinsten. Filmde bir yandan bunlar anlatılırken asıl verilmek istenen mesaj askerlerin içinde bulundukları ve sonrasında evlerine götürdükleri ruhsal bunalımlar.
Gelibolu (1981)
Yönetmen: Peter Weir
Oyuncular: Mel Gibson, Mark Lee, Bill Kerr
IMDB Puanı: 7,5 ↗
Konusu: Film, Avustralyalı iki koşucunun I. Dünya Savaşı esnasında askere yazılarak Gelibolu’ya yani Çanakkale Savaşına katılmasını anlatıyor. Archy, genç ve oldukça hızlı koşabilen bir çobandır ve savaşa katılmak ister. Ama öncesinde bir koşu festivaline katılır. Burada yarışı kazanır ve yarışta ikinci olan Frank ile tanışır. Frank de askere yazılmaya karar verir. Ancak, ata binmeyi iyi bilmeyen Frank piyade bölüğüne, Archy ise süvari birliğine gönderilir. İkilinin yolları Gelibolu’da kesişir. Frank hızlı koşması sayesinde telefon hatları kesildiğinde cephe içerisinde haberleşmeyi sağlar.
Zafer Yolları (1957)
Orijinal Adı: Paths Of Glory
Yönetmen: Stanley Kubrick
Oyuncular: Kirk Douglas, Ralph Meeker, Adolphe Menjou
IMDB Puanı: 8,4 ↗
Konusu: I. Dünya Savaşındaki en çetin savaşlardan biri de Fransa topraklarındaki Batı Cephesinde verilmektedir. Fransa ordusundaki General Mireau, Almanların hakimiyetinde olan ve iyi korunan bir tepenin alınması için görevlendirilir ve saldırı planını Albay Dax (Kirk Douglas) ile hazırlar. Ancak, Albay Dax askeri olarak çok mantıksız görünün bu saldırıya muhalefet eder, lakin emir yerine getirilir ve saldırı yapılır ve tabii ki başarısız olur. Bunun üzerine kurulan askeri mahkemede General askerlerini suçlarken Albay Dax askerleri savunur. Filmde Batı Cephesinin zor şartları ve ruhsal bunalımları da resmediliyor. Siyah beyaz çekilen filmde Stanley Kubrick yönetmenliğini, Kirk Douglas da oyunculuğunu konuşturuyor.