Gece Treni ile Münih (1940)

Night Train to Munich Poster.jpgOrijinal Adı: Night Train to Munich
Yönetmen: Carol Reed
Oyuncular: Margaret Lockwood, Rex Harrison
IMDB Puanı: 7,2
Konusu: Carol Reed’in yönettiği bir casus filmidir. Film, Sidney Gilliat ve Frank Launder tarafından yazılan bir hikayeye dayanmaktadır.Film, Nazi Almanyası’nın yayılması döneminde, Alman casusu Baron Axel Bomasch’ın (James Harcourt) Naziler tarafından kaçırılmasıyla başlar. Bomasch, yeni bir süper-silah geliştirdiği için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Oğlu Karl Marsen (Paul Henreid), babasını kurtarmak için İngiliz gizli servisiyle işbirliği yapar.
Karl, İngiliz ajanı Gus Bennett (Rex Harrison) ile birlikte çalışarak, annesiyle birlikte İngiltere’ye kaçmış olan Alman atrist Anna Bomasch’ı (Margaret Lockwood) kurtarmaya çalışır. Anna, Baron Bomasch’ın planlarını içeren belgeleri saklamaktadır. Karl ve Gus, Anna’yı güvende tutmak için onunla işbirliği yapar ve bir dizi tehlikeli olaylar ve entrikaların ortasında Almanya’dan kaçmaya çalışırlar.
Film, casusluk, aksiyon ve gizem unsurlarını içerirken aynı zamanda bir aşk hikayesine de odaklanır. Karl ve Anna arasında gelişen duygusal bağ, onları zorlu bir durumda bir arada tutar.
“Night Train to Munich”, atmosferik sahneleri, gerilim dolu hikayesi ve etkileyici performanslarıyla tanınan bir casus filmidir. Nazi Almanyası’nın tehditi altında geçen bir macera olarak, izleyicilere sürükleyici bir deneyim sunmaktadır.

Devler Savaşı (1960)

Orijinal Adı: Sink the Bismarck!
Yönetmen: Lewis Gilbert
Oyuncular: Kenneth More, Dana Wynter, Carl Möhner
IMDB Puanı: 7,1
Konusu: II. Dünya Savaşı sırasında İngiliz donanması, bir yandan Akdeniz’de savaş verirken, bir yandan da ticaret ve tedarik gemilerinin Kuzey Atlantik’i güvenli bir şekilde geçmesini sağlamak için Alman savaş gemileriyle ve denizaltılarıyla mücadele etmektedir. Bu hengamede Almanya’nın ürettiği en büyük savaş gemisi olan Bismarck, beraberinde başka bir savaş gemisiyle Baltık Denizinden çıkıp Kuzey Atlantik’e doğru yola çıkar.  Eğer Bismarck, muhtemel bir kaç rotadan birini takip ederek Kuzey Atlantik’e açılırsa, artık onu bulmak ve batırmak imkansız hale gelecektir. Durumun farkında olan İngiltere Donanması Harekat Merkezinin yeni komutanı Kaptan Shepard hemen Bismarck’ı batırmak için bir harekat planlamasına başlar. Ancak, Bismarck’ın hangi rotadan gideceğinin tespit edilememesi, kötü hava koşulları nedeniyle havadan istihbarat toplanamaması, donanmadaki diğer gemilerin halihazırda yürüttüğü bir misyonu olması, zamanın dar olması gibi etkenler, üstüne Bismarck’ın zırh ve ateş gücü bakımından kendi gemilerinden daha iyi olması işi zorlaştırır. Tarihin en büyük savaş gemilerinden birinin batırılması sürecini hem masadaki planlama üzerinden hem de denizde yaşananlar üzerinden anlatan etkileyici ve akıcı bir film.

Londra Yanıyor (1965)

Operation Crossbow (1965)
Orijinal Adı: Operation Crossbow
Yönetmen: Michael Anderson
Oyuncular: George Peppard, Jeremy Kemp, Trevor Howard, Richard Johnson, Sophia Loren
IMDB Puanı: 6,6
Konusu: 1943 yılında bir yandan Müttefikler Avrupa’ya çıkarma yapıp Berlin’e kadar ilerlemeyi planlarken, diğer taraftan Almanlar V-1 seyir füzesi (nam-ı diğer uçan bomba) ile V-2 balistik füze çalışmalarında sona gelmiştir. Bu füzelerin Almanya’dan ateşlenip Londra’yı vurabilecek menzilde olduğu söylentileri üzerine İngiliz istihbaratı bir çalışma yapar ve havadan çektiği fotoğraflarla Baltık Denizi kıyısındaki V-1 füze geliştirme merkezini tespit ederler. Bazı İngiliz bilim adamları mevcut teknolojiyle böyle bir füzenin yapılabilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla bu projenin hedef şaşırtma amaçlı yapıldığını söylese de, İngiliz istihbaratı Churchill’i ikna eder ve hedefler bombalanır. Bunun üzerine Almanlar, Güney Almanya’da yerin altına inşa ettikleri tesislerde çalışmalarına devam eder ve bu kez daha etkili bir füze olan V-2’ler üzerinde yoğunlaşırlar. Bunun için de Almanya işgali altındaki komşu Avrupa ülkelerinden bilim adamları ve mühendisleri toplamaya başlarlar. Bu bilim adamı hareketliliğini tespit eden İngiliz istihbaratı, iyi derecede Almanca ve Flemenkçe bilen mühendislerden bir ekip kurup yer altı fabrikasına sızma planı yapar. Mülakatı geçen üç kişiye, yeni kimlikleriyle beraber operasyon bölgesine yakın bir otele giderler. Bir yandan fabrikaya sızma planını uygulayan ajanlar, bir yandan da kimliklerini kullandıkları ölü insanların hikayelerine dahil olurlar. ABD ile İngiltere’nin ortaklaşa yürüttüğü “Crossbow” operasyonunu hikayeleştiren, akıcı güzel bir film.
Not: Afişe bakınca Sophia Loren filmin baş rolü gibi düşünülebilir, ama değil. Sadece, filmin yapımcısı olan kocasının gişe hasılatını artırmak amacıyla kendisine verdiği ufak bir rolü oynuyor ve karşılığında diğer oyunculardan daha fazla para alıyor.

Dört Cesur Arkadaş (2002)

Kate Hudson and Heath Ledger in The Four Feathers (2002)
Orijinal Adı: The Four Feathers
Yönetmen: Shekhar Kapur
Oyuncular: Heath Ledger, Wes Bentley, Kate Hudson, Djimon Hounsou
IMDB Puanı: 6,5
Konusu: 19. yüzyılın sonuna doğru, Britanya İmparatorluğunun en ihtişamlı günlerini yaşadığı, İngiliz delikanlıların Kraliçe ve vatan uğruna savaşmayı en kutsal vazife olarak gördüğü dönemler. Subay okulundan yeni mezun olmuş Harry (Heath Ledger), Ethene (Kate Hudson) ile nişanlanmış gelecek güzel yılların hayalini kurmaktadır. Bu esnada, Britanya himayesi altındaki Mısır Hidivliğinin elinde tutmaya çalıştığı Sudan’da başlayan Mehdi harekatı Hartum’u kuşatmış, oradaki İngiliz General Gordon Paşa mahsur kalmıştır (konuya ilişkin film için bakınız Hartum (1966)). Britanya ordusu da Gordon Paşa’yı kurtarmak için Harry’nin bulunduğu alayı Sudan’a görevlendirir. Harry, “Sudan bizim neyimize” deyip subaylıktan istifa eder. Harry’nin en yakın dört subay arkadaşından üçü, onun bu hareketini korkaklık olarak değerlendirir ve korkaklık sembolü olan beyaz tüy gönderirler ona. Sadece Jack (Wes Bentley) göndermez ama dördüncü tüy nişanlısı Ethene’den gelir ve nişan bozulur. Harry’nin alayı Sudan’a gider. Harry’nin Albay babası başta olmak üzere bütün çevresi onu korkaklıkla suçlar. Harry, kaybolan itibarını tekrar kazanmak için tek başına Sudan’a gidip savaşmaya karar verir. İllegal yollardan Sudan’daki Britanya birliğine gitmeye çalışırken çölde tek başına kalır ta ki kölelikten kaçıp karın tokluğuna askerlik yapan Ebu Fatma onu kurtarana kadar. Bu ikili, Britanya ordusu ile Mehdi ordusu arasında gerçekleşen Abu Klea Savaşının öncesi ve sonrasında şekillenen tehlike ve sürprizlerle dolu bir serüvene atılır. Sürükleyici hikayesiyle ve çölün ortasındaki efsane savaş sahnesiyle harika bir film.

Waterloo Savaşı (1970)

Waterloo (1970)
Orijinal Adı: Waterloo
Yönetmen: Sergey Bondarchuk
Oyuncular: Rod Steiger, Christopher Plummer, Jack Hawkins
IMDB Puanı: 7,3
Konusu: Napolyon Savaşlarının Altıncı Koalisyon Savaşında Avrupa’nın büyük güçlerine yenilen Napolyon, kurmaylarının tavsiyesi ve ısrarıyla tahttan çekilir ve Elba adasına sürgüne gönderilir. Burada rahat durmayan Napolyon bin adamıyla buradan kaçar ve Paris’e doğru yürür. Yolda kendisini durdurmaya gelen orduya eski günlerdeki gibi coşkulu bir konuşma yapan Napolyon, onları da safına çekerek kansız bir şekilde tekrar imparatorluk koltuğuna oturur. Ancak, Avrupalı devletler bundan rahatsız olur ve tekrar savaş ilan edilir. Napolyon, kendisine karşı kurulan Yedinci Koalisyonun en güçlü iki ordusu olan Wellington Dükü komutasındaki İngilizlerle, General Blücher komutasındaki Prusyalıların bir araya toplanmasını engellemek amacıyla Belçika’yı işgal eder ve iki ordunun ortasına konuşlanır. Amacı önce Prusyalıları, sonra da İngilizleri yenmektir. Wellington Dükü ise, savaşı kendi istediği yerde Waterloo’da yapmayı planlar ve Napolyon’u oraya çeker… Napolyon’un ikinci defa sonunu getiren Waterloo Savaşını anlatan ve döneminin en yüksek bütçeli yapımlarından biri olan filmde, prodüksiyon, yönetmen ve oyunculuk kalitesi göze çarpıyor. Her ne kadar filmin yarısından fazlası, binlerce figüranın yer aldığı savaş meydanında geçse de, film savaşın stratejik tarafına odaklandığı için çatışma sahnelerine daha az yer verilmiş. Napolyon dönemini konu edinen en iyi filmlerden biri.

Koyu Mavi Dünya (2001)

Tmavomodrý svet (2001)Orijinal Adı: Tmavomodrý svet (İngilizce: Dark Blue World)
Yönetmen: Jan Sverák
Oyuncular: Ondrej Vetchý, Krystof Hádek, Tara Fitzgerald
IMDB Puanı: 7,2
Konusu: II. Dünya Savaşının arifesinde Almanya’nın Çekoslovakya’yı işgaliyle Çek ordusu dağıtılınca, hamiyetperver uçak pilotları İngiltere’ye giderek İngiliz Hava Kuvvetlerine katılır ve Almanya’ya karşı savaşmak isterler. İngilizler, Çek pilotlara hem pilotluk hem de İngilizce dil eğitimi verirler. Tecrübeli pilot Franta liderliğindeki Çekler, kendilerine verilen görevleri yerine getirerek iyi pilot olduklarını gösterirler. Bir görev esnasında uçağı vurulunca paraşütle atlayarak hayatını kurtaran genç pilot Karel (aynı zamanda Franta’nın kardeşi gibi gördüğü en yakın arkadaşı) bir tarlaya düşer. Etrafındaki en yakın eve giden Karel, burada yaşayan Susan isimli İngiliz kadına aşık olur. Ertesi gün de Franta’yı Susan’la tanıştırır. Kocası savaşta olan Susan ise, Karel’e karşı aynı duyguyu beslemez, hatta Franta’ya aşık olur, ama bir müddet her ikisiyle de takılır. Aşk üçgenine düştüğünü anlayan Karel’le, abisi olarak gördüğü Franta’nın arası açılır. Ancak, bir yandan savaş devam etmektedir ve beraber uçuş görevlerine katılmaktadırlar. Çekimleri, hikayesi, oyunculuğu Holywood filmlerini aratmayan, Çek yapımı akıcı bir film. Filmde ara ara Göklerde Vuruşanlar (1969) filminin uçuş sahnelerine yer verilmiş. Hatırlarsanız, o filmde de Çekoslovakya, Polonya gibi ülkelerden gelen pilotların hikayesi de anlatılıyordu.

Pekin’de 55 Gün (1963)

55 Days at Peking (1963)Orijinal Adı: 55 Days at Peking
Yönetmen: Nicholas Ray
Oyuncular: Charlton Heston, David Niven, Ava Gardner
IMDB Puanı: 6,7
Konusu: 1900’lerin hemen başında, açlığın ve sefaletin kol gezdiği Çin’de halk isyan modundadır. Güçlü Batılı devletlerin temsilcileri ise başkent Pekin’de korunaklı bir bölgede hem rahat içinde yaşamakta hem de zayıflamış Çin devleti üzerinde hakimiyetlerini pekiştirmeye çalışmaktadır. Batılılara, Hristiyanlığa, sömürülmeye ve yoksulluğa karşı isyan edenler arasında, çok iyi dövüştükleri için kendilerine “boxer” lakabı verilen bir grup da hem isyanın şiddetini artırmaya hem de saraydaki destekçileri sayesinde politik olarak da bir isyanı tetiklemeye çalışmaktadır. Bu hengamede isyancılar Alman Büyükelçiyi öldürünce, Batılı devletlerin temsilcileri hemen suikastçilerin yakalanmasını ister ama İmparatoriçe Cixi bu olayı görmezden gelir ve onların da Çin’i terketmesini ister. Ancak, İngiliz Büyükelçi Sir Arthur Robinson (David Niven) liderliğindeki yabancı misyonlar (ABD, Almanya, Avusturya-Macaristan, Fransa, İtalya, Japonya, Rusya), Çin’de kalmayı ve ülkelerinin çıkarlarını korumak adına çözüm bulmayı denemeyi tercih ederler. İsyancıların kuşattığı yabancı misyon bölgesini korumak için de ABD’li Binbaşı Matt Lewis (Charlton Heston) yönetiminde yaklaşık 400 kişilik uluslararası bir savunma birliği kurulur. Filmde, isyanın yükseliş süreci ve 55 gün süren kuşatma boyunca yabancı misyonların yaptıkları savunma anlatılıyor. Yapımına oldukça emek harcanmış, hikayesi ve anlatımı güzel, akıcı bir film. Yapımdan ilginç bir not: çekimleri İspanya’da yapılan filmde, çok sayıda ihtiyaç duyulan Çinli figüran olarak İspanya, Londra, Lyon ve Marsilya’daki Çin restoranların sahipleri ve işçileri istihdam edilmiş, bu nedenle çekimlerin yapıldığı dönemde Çin restoranların çoğu kapalı kalmış.

Gemide İsyan (1984)

The Bounty (1984)Orijinal Adı: The Bounty
Yönetmen: Roger Donaldson
Oyuncular: Anthony Hopkins, Mel Gibson, Daniel Day-Lewis, Bernard Hill, Liam Neeson, Edward Fox, Laurence Olivier
IMDB Puanı: 7,0
Konusu: Sene 1787’de, Britanya bahriyesinin gözü pek bir neferi olan Teğmen William Bligh (Anthony Hopkins), HMS Bounty isimli gemiyle Tahiti’den ekmek ağacı fidanlarını alıp Karayiplerdeki adalara götürmek üzere görevlendirilir. Bu ekmek ağacı öyle bir bitkidir ki, meyvesi bol nişastalı olduğu için koloni topraklarındaki kölelere ucuz ve besleyici gıda olarak sunulmaktadır. Neyse, Teğmen Bligh bu görevi tutkuyla kabul eder, zira kendisi dünyanın etrafını dolanma aşkıyla yanıp tutuşan birisidir. Gemi mürettebatı ise; ayak takımı denebilecek disiplinsiz tayfa, lostromo William Cole (Bernard Hill), genç bahriyeliler, seyir subayı John Fryer (Daniel Day-Lewis) ve Teğmen Bligh’ın yaveri ve arkadaşı Fletcher Christian’dır (Mel Gibson). Gemi yola çıkar. Rota; Atlas okyanusundan geçip, Güney Amerika’nın güney ucu Boynuz Burnundan (Cape Horn) aşıp, Pasifik üzerinden Tahiti’ye gitmektir. Dönerken de yine batıya doğru giderek Karayiplere varmaktır. Böylelikle dünyanın etrafını turlamış olacaklardır. Ancak, Boynuz burnunda iklim şartları çok çetindir, tüm subaylar geri dönüp Hint okyanusundan gitmeyi önerse de, Teğmen Bligh ısrarla ilerlemek ister lakin, artık işler öyle zorlaşır ki o da geri dönmeyi kabul eder. Bu arada, hem sert disiplin anlayışı hem de bu gereksiz inat yüzünden mürettebat Teğmen Bligh’dan nefret etmeye başlar. Tahiti’ye varan gemi yerliler tarafından çok iyi karşılanır. Yerli Kral Tynah ile ekmek ağacı fidanları konusunda anlaşma sağlanır ve fidanların büyümesi beklenir. Bu sırada mürettebat, yerli kızlarla ve bol miktardaki yiyecekle gününü gün eder. Ta ki geri dönüş günü gelene kadar. Mürettebat tekrar Teğmen Bligh’ın sıkı yönetimine girince huzursuzluk başlar. Fletcher’ın kanına girip isyan başlatmak isterler. Fletcher da, Tahiti’de Kral Tynah’ın kızıyla evlendiği için aklı onda kalmıştır, hemen razı olur ve olaylar gelişir. Film, Bounty gemisindeki isyanı konu edinen beşinci ama en iyisi ve en gerçeğe sadık olanı olarak biliniyor. En iyi aktör Oscar’ını alan 5 ünlü aktörün rol aldığı, bu tarz destansı filmlerin usta yönetmeni David Lean’ın yıllarca üzerine çalıştığı, ancak son anda bütçe tartışması nedeniyle projeden ayrıldığı, buna rağmen etkilerinin hissedildiği, sürükleyici, etkileyici, merak uyandırıcı, güzel bir film.

Vikingler (1958)

The Vikings (1958)Orijinal Adı: The Vikings
Yönetmen: Richard Fleischer
Oyuncular: Kirk Douglas, Tony Curtis, Ernest Borgnine, Janet Leigh, James Donald
IMDB Puanı: 7,1
Konusu:  Orta çağda, kendi toprakları buzlu ve çorak olduğu için bütün kabiliyetini denizciliğe veren Vikingler, güçlü donanmalarıyla yaptığı sürpriz baskınlarla İngiltere başta olmak üzere Kuzey Avrupa’daki toplulukların başına bela olmuştur. Bu baskınlardan en çok muzdarip olan ise, Vikinglerin Britanya adasına çıkış noktası olan Kuzey İngiltere’de Anglusların bağımsız bir krallık olarak kurduğu Northumbria Krallığı’dır. Ragnar (Ernest Borgnine) liderliğindeki bir Viking baskını sonucu Northumbria Kralı öldürülünce, yerine kuzeni Aella tahta geçer, zira Kralın çocuğu yoktur. Ancak, Viking baskınında Ragnar’ın tecavüzüyle hamile kalan Kraliçe bir oğlan çocuğu (Tony Curtis) dünyaya getirir. Kral Aella’nın gazabından korkan Kraliçe, oğlunu rahipler aracılığıyla gizlice İtalya’ya gönderir. Yolda Vikingler tarafından esir alınan ve Eric ismi verilen çocuk, kimliği bilinmeden köle olarak büyür. Ta ki, Kral Aella ile ters düşen ve Britanya kıyılarının haritasını çizme karşılığında Vikinglere sığınan soylu Lord Egbert (James Donald) kendisini boynundaki kolyeden tanıyana kadar. Tam da o sırada, Eric’in şahini Ragnar’ın oğlu Einar’ın (Kirk Douglas) gözünü çıkarınca, Einar onu öldürmek ister ama kahin kadının yardımıyla Eric kurtulur ve Lord Egbert tarafından sahiplenerek, azat edilir. Birbirlerine nefret besleyen Eric ile Einar, ani bir baskınla kaçırılan Kral Aella’nın nişanlısı Morgana’ya (Janet Leigh) aşık olunca düşmanlık başlar. Eric’in Morgana’yı kaçırır, Einar’ın da tüm kuvvetiyle onların peşinden gider. Destansı bir orta çağ hikayesi başlar. Kirk Douglas’ın hem yapımcılığını hem de kötü karakter rolünü üstlendiği, dönemin şartlarına göre iyi çekilmiş, ama prodüksiyon konusunda beklentinin yüksek tutulmaması gerektiği, Vikinglerin yaşamlarını ve geleneklerini başarılı bir şekilde yansıtan güzel bir film.

Hartum (1966)

Khartoum (1966)Orijinal Adı: Khartoum
Yönetmen: Basil Dearden, Eliot Elisofon
Oyuncular: Charlton Heston, Laurence Olivier, Richard Johnson, Ralph Richardson
IMDB Puanı: 6,8
Konusu: 1882 itibariyle Britanya İmparatorluğunun kontrolü altına giren Mısır Hidivliği, elinde tutmaya çalıştığı Sudan’da, kendini Mehdi ilan eden Muhammed Ahmad önderliğindeki toplulukla mücadele etmeye başlar. Britanyalı Albay Hicks komutasındaki 10 bin kişilik Mısır ordusu çölde Mehdi’nin peşinden gider ancak, ev sahibi avantajını iyi kullanan Mehdi ve müritleri, tabiri caizse 10 bin kişiyi telef eder ve çok sayıda top tüfek ele geçirir. Bu hezimetten sonra Britanya, askeri desteğini çeker ve Mısır’ı Mehdi karşısında yalnız bırakır. Ancak, gelen siyasi baskılar üzerine, daha önceden Sudan’da Britanya Valisi olarak köleliği kaldıran ve iç huzuru getiren, aynı şekilde Çin’deki halk ayaklanmasını bastıran tecrübeli ve emekli General Gordon, nam-ı diğer Gordon Paşa, Hartum’a vali olarak atanır. Gordon Paşa, Britanya’nın askeri desteği olmadan elindeki az sayıdaki askerle hem masada hem de sahada Mehdi’ye karşı Hartum’u savunmaya çalışır. Lakin, Mehdi kararlıdır; Hartum’u ele geçirip, kendine biat etmeyen tüm Müslümanları katletme niyetindedir. Gordon Paşa da kararlıdır, işler kötüleştiği için şehri terk etmesini isteyen Britanya hükumetine inat, hem şehirdeki yabancıları güvenli bir şekilde tahliye etmek, hem de Mehdi’ye biat etmeyen yerel halkı korumak ister. Film, kısıtlı imkanlarla ama engin tecrübesiyle Hartum’u savunmaya çalışan Gordon Paşa’nın Mehdi’yle olan mücadelesini anlatıyor. Charlton Heston, Gordon Paşa; Laurence Olivier ise Mehdi rolüyle oyunculuklarını konuşturuyor. Çekimleri ve anlatımı etkileyici güzel bir film.

633. Filo (1964)

Orijinal Adı: 633 Squadron
Yönetmen: Walter Grauman
Oyuncular: Cliff Robertson, George Chakiris, Maria Perschy
IMDB Puanı: 6,4
Konusu: Film, II. Dünya Savaşında Nazi işgalindeki Norveç’te kritik bir hedefi bombalama görevi verilen İngiliz 633. filonun hikayesini anlatıyor. Müttefik kuvvetlerinin, Nazi işgali altındaki kıta Avrupasının batı kıyılarından yapacağı olası çıkarmaya karşı savunma blokları kuran Almanya, bu yapılarda özel yakıtlı bir roket fırlatma sistemi kurar. Bu özel yakıt ise sadece Norveç’deki bir fiyordun uç kısmında iyi korunan bir tesiste üretilmektedir. Bu tesisin yerini tespit eden Norveç direniş örgütünün liderlerinden Donanma Subayı Bergman, konuyu İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerine iletir. Kuvvet komutanları hemen bir plan hazırlar. Çok iyi korunan bu fabrikayı doğrudan bombalamak zor ve etkisiz olacağı için, fabrikan tam üstünde duran büyük kaya parçasını deprem bombalarıyla vurarak fabrikanın tepesine yıkmayı düşünürler. Fiyordun uçuşa elverişsiz coğrafi yapısı, Almanların bölgeyi uçaksavarlarla sıkı koruması ve zaman darlığı nedeniyle oldukça zor ve stresli olan bu görev için tecrübeli ve yetenekli pilot Roy Grant ve ekibinden oluşan 633. filo görevlendirilir. Film, filonun bu göreve hazırlık ve görevi ifasını anlatıyor. Prodüksiyon ve oyunculuk kötü olsa da, çekildiği zaman itibariyle iyi sayılabilecek, bol bol Mosquito uçaklarının arz-ı endam ettiği bir film. Yan mesaj olarak, Hindistan, Yeni Zelanda ve Avustralya gibi Commonwealth ülkelerinden bir çok askerin II. Dünya Savaşında Birleşik Krallık için cansiparene savaştığı servis ediliyor (yersen).

Yasak Bölge (2013)

Martin Copping, Johan Earl, and Tim Pocock in Forbidden Ground (2013)Orijinal Adı: Forbidden Ground
Yönetmen: Johan Earl, Adrian Powers
Oyuncular: Johan Earl, Martin Copping, Tim Pocock
IMDB Puanı: 4,9
Konusu: Film, I. Dünya Savaşının Batı Cephesinde Almanya ile İngiltere arasında geçen bir siper savaşında, iki siper arasında mahsur kalan 3 askerin hikayesini anlatıyor. İngiliz ordusu, Alman siperlerine doğru bir atak düzenler. Ancak, saldırı öncesi yapılan bombardıman iyi bir iş çıkaramadığı için Almanların savunma hattı tam kadro ve makineli tüfeklerle İngilizleri beklemektedir. Hal böyle olunca, atağa kalkan İngiliz bölüğün neredeyse tamamı ölür. Sadece Kıdemli Çavuş Arthur Wilkins, bir ayağını kaybeden Onbaşı Richard Jennings ve acemi asker O’Leary iki siper arasındaki No Man’s Land’de hayatta ve mahsur kalır. Onbaşı Jennings’in kopan bacağından kan kaybetmesi, Almanların bunları fark ederek taciz ateşinde bulunması ve daha da kötüsü başarısız olan bu atak nedeniyle yaklaşık bir saat sonra devasa toplarla o bölgenin bombardıman altına alınacak olması bu üçlünün başa çıkması gereken sorunlardır. Filmin büyük bir kısmı bu üçlünün iki siper arasındaki hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Düşük bütçeli ve acemi yönetmen işi olan, ancak o kadar da izlenmeyecek derecede kötü olmayan vasat bir film. I. Dünya Savaşındaki siper savaşlarında çokça rastlanan gaz saldırılarına karşı, idrarla yapılan korunma tekniğinin gösterilmesi akıllarda kalan bir enstantane oldu.

Cesur Yürek (1995)

Mel Gibson in Braveheart (1995)Orijinal Adı: Braveheart
Yönetmen: Mel Gibson
Oyuncular: Mel Gibson, Brendan Gleeson, Sophie Marceau, Patrick McGoohan
IMDB Puanı: 8,4
Konusu: 13. yüzyılda İskoçya Kralı III. Alexander yerine varis bırakmadan ölünce, İngiltere Kralı Uzunbacaklı Edward İskoçya’yı işgal eder. Bu işgal sırasında henüz çocuk yaşta olan kahramanımız William Wallace’ın babası ve abisi öldürülür. Avrupa’da bir yerlerde amcasının yanında yetişen William, köyüne dönüp sıradan bir hayata başlar ve çocukluk aşkı Murron’la gizlice evlenir. Çünkü, Uzunbacaklı Edward uyguladığı “ilk gece” geleneğine göre bölgenin lordu yeni evlenen kadınlarla ilk gecesinde birlikte olma hakkına sahiptir. Bir gün İngiliz askerler William’ın karısına tecavüz etmeye çalışırken William onları durdurur. Sonrasında İngilizler, Murron’u yakalar ve idam ederler. Bunun intikamını bölgedeki İngiliz garnizonunu katlederek alan William Wallace, yavaş yavaş nam salar ve artık İskoç direnişinin lideri haline gelir. Bir yandan İngiliz ordusuna kafa tutan William Wallace, bir yandan da İskoçya’nın önde gelen soylularının ihanetleriyle uğraşır. Film, vatanının işgalini, babasının abisinin katledilmesini, halkına zulmedilmesini dert etmeyip, karısı için İskoç direnişini başlatan William Wallace’ın kahramanlık hikayesini masalsı bir anlatımla bize sunuyor. Mel Gibson’un yönetip oynadığı, en iyi film ve en iyi yönetmen dahil 5 Oscar alan, savaş sahneleriyle ve artık klişe olan final sahnesiyle efsane bir film.

 

Müttefik (2016)

Brad Pitt and Marion Cotillard in Allied (2016)Orijinal Adı: Allied
Yönetmen: Robert Zemeckis
Oyuncular: Brad Pitt, Marion Cotillard
IMDB Puanı: 7,1
Konusu: II. Dünya Savaşında Müttefik Kuvvetlerinden Kanadalı İstihbarat Subayı Max Vatan, o zamanlarda Fransa hakimiyetinde ancak Almanya işgali altında olan Fas’taki Alman Konsolosunu öldürmekle görevlendirilir. Bu görevde, operasyon gereği eşi gibi davranarak ona yardım edecek kişi ise, Fransız direnişçi Marianne Beauséjour’dir. İkiliye gerekli bütün istihbarat ve lojistik destek sağlanır ve konsolosu on numara öldürürler. Haliyle dizi aşkı gerçek olur ve Max ile Marianne birbirine deli gibi aşık olurlar ve evlenip Londra’ya yerleşirler. Marianne direniş ilerini bırakıp ev hanımı olurken, Max, Müttefik Kuvvetlerin yüce emelleri için İngiliz ordusuyla beraber çalışmaya devam eder. Lakin bir gün, istihbarattan büyük baş birisi Max’e eşinin Alman casusu olduğuna dair ellerinde bazı deliller olduğunu, bunu netliğe kavuşturmak için de mavi boya testi yapacaklarını söyler. Mavi boya testine göre, numaradan Max’e gizli bir bilgi verecekler, o da ortalık yerde bırakacak mesajı, bakalım Marianne yenge bilgiyi Almanlara uçuracak mı diye araştıracaklar. Eğer yenge casus çıkarsa, geleneklere göre Max, yengeyi kendi elleriyle öldürerek işine devam edebilir ya da ikisini de asarlar. Evinin kadını, biricik kızının anası çok sevdiği Marianne’den başta şüphelenmeyen Max, bu işin peşini bırakmaz ve kendi imkanlarıyla araştırma yapmaya başlar… Yönetmen, senarist ve oyuncular zaten tam da bu filmlerin adamı oldukları için ortaya aksiyonu, gerilimi ve dramı tadında güzel bir Holywood filmi çıkmış.

Das Boot (1981)

Das Boot (1981)Orijinal Adı: Das Boot
Yönetmen: Wolfgang Petersen
Oyuncular: Jürgen Prochnow, Herbert Grönemeyer, Klaus Wennemann
IMDB Puanı: 8,4
Konusu: II. Dünya Savaşının başlarında İngilizlere karşı karada ve havada yakaladığı başarıyı denizde de göstermek isteyen Almanya, gurur duydukları denizaltı gemileri U-Bot filosu ile İngiltere’yi abluka altına almayı ve yardım gemilerini batırmayı planlar. Bu denizaltı gemilerin birine donanma savaş muhabiri Teğmen Werner görevlendirilir ki, denizaltında yaşam hakkında tüm izlenimlerini yazıp, sonrasında propaganda malzemesi yapılsın. 1941’in sonbaharında, Teğmen Werner görevlendirildiği geminin konuşlu olduğu Fransa’nın La Rochelle limanında geminin kaptanıyla buluşur ve ertesi gün sefere çıkacak tayfanın eğlendiği partiye katılır. Burada, korktukları için kendilerini kadın ve içkiye veren denizcilerin halini gözlemleyen Kaptan ve Teğmen Werner, ertesi gün sefere çıkarlar. Denizaltında da mürettebatın günlük hayatını, yardımlaşmasını, ast-üst ilişkisini yakında görme fırsatını bulan Werner için asıl macera, düşman gemileriyle karşılaştıklarında başlar. Deniz yüzeyine çıkıp dürbünle gözlem yapan, denk getirdiğinde de torpidoyu sallayan Kaptan, İngiliz destroyerlerinden kaçarken hemen denizaltına dalıp sonar sisteminin yardımıyla manevra yapar. Bazen çok derine inmesi gerekir, ancak geminin de dayanabildiği bir derinlik vardır. Belli bir seviyenin altında basınca maruz kalan bağlantı cıvataları bir mermi gibi yerinden fırlayabilir. Bu şekilde inişli çıkışlı devam ederken, karargahtan gelen yeni bir talimatla eve dönüş hayalleri suya düşer. Görevleri, Cebelitarık boğazını geçip İtalya kıyılarına ulaşmaktır. Ancak hem Cebelitarık geçiş için çok dar bir boğazdır hem de burası İngiliz gemileriyle doludur…
Film, başroldeki denizaltının görev süresince başından geçenleri, kaptan, subaylar ve mürettebatın zor şartlarda verdiği mücadeleyi ve bu süreçte içinde bulundukları ruhsal durumu anlatıyor. Çekim, müzik ve oyunculuk kalitesiyle, gerilimi ve heyecanı seyirciye aktarmasıyla, yaklaşık 3,5 saat sürmesine rağmen sıkmayan anlatımıyla Alman yapımı tam bir başyapıt. Bir not; filmi izlemeden önce “kerteriz, alabanda, balast tankı, sintine pompası, tornistan” gibi denizcilik terimlerine bakmanızda fayda var, bu sayede Kaptan’ın ne yapmaya çalıştığını daha rahat anlayabilirsiniz.

60. Tepenin Altında (2010)

Beneath Hill 60 (2010)Orijinal Adı: Beneath Hill 60
Yönetmen: Jeremy Sims
Oyuncular: Brendan Cowell, Harrison Gilbertson, Steve Le Marquand
IMDB Puanı: 7,1
Konusu: I. Dünya Savaşının Batı Cephesinde karşılıklı siperler arasındaki top atışları ve çatışmalar savaşı çıkmaza doğru sürüklerken, her iki taraf da yer altından tünellerle karşı cephenin altına inmeye ve patlatmaya yönelik planlar yapar. Ancak, siperlerin Manş denizinden teey Alp dağlarına kadar uzanması, asker kayıpların giderek artması, tünel kazma konusunda profesyonel desteğe ihtiyaç duyulması gibi koşullar İngiltere ordusunu sivil madencilerden ve mühendislerden oluşan ekipleri cephede görevlendirmeye mecbur kılar. Bunun için ideal kişiler de, madenciliğin yaygın ve gelişmiş olduğu Avustralya’daki madenlerde çalışanlardır. Kahramanımız Oliver Woodward, savaşın başladığında askere katılmaya gönüllü olmayan ve bu süreçte Papua’da madenciliğe devam eden, bu nedenle de çevresinden mahalle baskısı gören bir madencidir. İngiliz ordusu Avustralya Tünel Birliğini kurunca orduya katılan ve Fransa’daki bir siperde tünel kazan birliğin başına getirilen Woodward, verilen görevi layıkıyla yerine getirir. Yeni görev yeri ise, Belçika’nın Ypres kentindeki 60. Tepe (Hill 60) bölgesidir. Her iki taraf için de kritik öneme sahip 60. Tepe Almanların elindedir. İngilizler ise büyük bir tünel kazarak tarihin en büyük patlayıcı yığınaklarından birini Alman siperlerinin tam altına yerleştirmiştir. Woodward ve ekibinin görevi tünel güvenliğini sağlamak ve zamanı gelince düğmeye basmaktır. Avustralya yapımı, gayet akıcı ve sade anlatımı olan, ufak hikayelerle senaryosu zenginleştirilmiş, klostrofobisi olanların izlerken zorlanabileceği, mavi kil, fare sesi, gittikçe küçülen mum alevi gibi hatırda kalıcı enstantaneleriyle güzel bir film.

Ateşkes (2005)

Orijinal Adı: Joyeux Noël
Yönetmen: Christian Carion
Oyuncular: Diane Kruger, Benno Fürmann, Guillaume Canet, Gary Lewis, Alex Ferns, Daniel Brühl
IMDB Puanı: 7,8
Konusu: I. Dünya Savaşının ilk yılında, Christmas Eve (Noel Arifesi) günü yaklaşırken Batı Cephesinde her iki tarafın askerleri de kendi çapında Noel kutlaması hazırlığı yapar. Siper savaşından ve bitmek bilmeyen top atışlarından çok sıkılan askerle için bu Noel kutlaması büyük moral olacaktır. Almanya tarafında, opera sanatçısı Anna Sörensen, kendisi gibi opera sanatçısı olan ve cepheye gönderilen eşi Nikolaus Sprink ile buluşabilmek için ordu karargahını ikna ederek bir gösteri organize eder. Burada eşiyle buluşup komutana performans sergileyen çift, cephedeki askerlere de şarkı söyleyerek moral vermek için Sprink’in görevli olduğu sipere giderler. Onların sesini duyan Fransa ve İskoçya siperlerindeki askerler alkışlarla, tulumlarla karşılık verince, Sprink şevke gelerek, iki siper arasındaki “No Man’s Land”e çıkar. Sonra herkes siperinden dışarı çıkmaya başlayınca, üç tarafın subayları kendi aralarında “Noel Ateşkesi” ilan ederler. Siperlerin ortasındaki bölgede sohbet, yiyecek-içecek paylaşımı, hatta futbol oynamaya kadar giden kısa süreli bir muhabbet ortamı oluşur. Bir opera sanatçısının siper ziyareti, Noel’de ateşkes ilan etme, iki taraf arasında futbol oynama, siperler arasında gidip gelen bir kedinin Fransa tarafında vatan haini ilan edilmesi gibi gerçek hikayelerden yola çıkarak uyarlanan güzel bir I. Dünya Savaşı filmi. Her üç cepheye de ana konudan bağımsız ama destekleyici birer hikaye yazılması filmin senaryosunu zenginleştirmiş.

 

Zafere Kaçış (1981)

Victory (1981)Orijinal Adı: Victory
Yönetmen: John Huston
Oyuncular: Michael Caine, Sylvester Stallone, Pelé, Max von Sydow
IMDB Puanı: 6,6
Konusu: II. Dünya Savaşı esnasında İngiliz askerlerin tutulduğu bir savaş esirleri kampında, esirlerin futbol oynadığını gören eski milli futbolcu Nazi Subayı Steiner (Max von Sydow), aralarından birini tanır, ünlü İngiliz milli futbolcu Colby (Michael Caine). Binbaşı Steiner, Colby’ye esirler ile Nazi askerleri arasında bir dostluk maçı yapmayı teklif eder. Colby gerekli şartlar sağlanması kaydıyla kabul eder. Nazi propaganda otoriteleri, bu maçın ciddi bir propaganda vesilesi olacağını düşündüğü için, maçın Almanya’nın en iyi oyuncularından oluşan bir takımla, Paris’te büyük bir statta yapılmasını ister. İngiliz esirler tarafında ise, diğer esir kamplarından ve Doğu Avrupalı toplama kamplarından eski futbolcular getirilir. Ancak, İngiliz subayların asıl planı, maç esnasında futbolcuların kaçmasını sağlamaktır. Kanada ordusundayken esir düşen Hatch (Sylvester Stallone) de kaçma planıyla beraber antrenör olarak takıma katılır. Film, Müttefik Kuvvetler esirlerinden oluşan takımın maça hazırlık sürecini, bu esnada yapılan kaçma planını ve maçın oynandığı anı anlatıyor. Pele başta olmak üzere dönemin ünlü futbolcuları esir takımında rol alıyor. Film, hikaye, aksiyon ve akıcılık açısından süper. Yönetmen, filmin hemen başında direkt olarak konuya giriyor ve filmin sonuna kadar sizi sürüklüyor. Her ne kadar Sylvester Stallone’nin oyunculuğu ve karakteri biraz abartılı olsa da, Pele’nin hatrına ona göz yumuyoruz. “it is the football, that is the football. something happened everything is something happened” diye düşünüyor, futbol aşkı savaş filan dinlemez, adama düşmanının golünü ayakta alkışlatır diyoruz.

Büyük Firar (1963)

The Great Escape (1963)Orijinal Adı: The Great Escape
Yönetmen: John Sturges
Oyuncular: Steve McQueen, James Garner, Richard Attenborough, Charles Bronson
IMDB Puanı: 8,2
Konusu: II. Dünya Savaşında savaş esirlerinin tutulduğu kamplardaki firar girişimleri, Alman askerlerini artık yıldırmaya başlar. Çözüm ise tüm çürük yumurtaları, aşırı güvenlikli bir kampta sıkı gözetim altında tutmaktır. Bu amaçla inşa edilen bir esir kampına, sabıkalı bir kaç Amerikalı ile çok sayıda İngiliz askeri sevk edilir. Ancak, İngiliz subaylar burada da boş durma niyetinde değildir ve hemen bir kaçış planı hazırlarlar, hem de 250 kişinin kaçacağı büyük bir firar. Esir hayatı boyunca defalarca tünel kazan “Tunnel King” ler, birden fazla tünel kazmaya başlar. Ekipman tedariki, güvenlik, istihbarat, sahte kimlik vs. gibi konularda da iş bölümü yapılır. Bu süreçte, Alman askerlerine çaktırmamak için yapılan numaraların haddi hesabı yok. Film, II. Dünya Savaşı boyunca esir düşen, çoğu İngiliz, Müttefik Kuvveti askerlerinin gerçek firar hikayelerini tek bir senaryoda birleştiriyor. Hatta bazı oyuncular, birden fazla tarihi karakterin toplamını canlandırıyor. Oyuncu kadrosu yıldızlarla dolu, çekimler, senaryo ve müzikler bakımından harika olan efsane bir film.

 

Amerikan askerlerin, 4 Temmuz’u kutladıkları ve patatesten yaptıkları içkiyi ikram ettikleri eğlenceli bir sahne:

Rommel’e Baskın (1971)

Raid on Rommel (1971)Orijinal Adı: Raid on Rommel
Yönetmen: Henry Hathaway
Oyuncular: Richard Burton, John Colicos, Wolfgang Preiss, Karl-Otto Alberty
IMDB Puanı: 5,6
Konusu: II. Dünya Savaşında Kuzey Afrika ve Akdeniz’de Rommel önderliğindeki Almanlarla çarpışan İngilizler, savaş gemilerinin Afrika kıyılarına yanaşabilmesi için Tobruk sahilinde konuşlu topları imha etmek üzere bir plan hazırlar. Planı icra etmekle görevlendirilen Yüzbaşı Foster (Richard Burton), aradığı 5. Komando Birliği yerine, yaralı ve tutsak İngiliz askerlerin taşındığı Alman konvoyuna denk gelir. Foster, planını bu askerleri eğiterek yapmaya karar verir. Bu arada, yolda Rommel’in zırhlı tümenine rastlar ve ona da bir baskın planlar. 1967 yapımı Tobruk filminin ana hikayesini alan, yapım, yönetim ve oyunculuk açısından B türü film kategorisine giren, gişede fiyasko verince hemen TV’ye postalanan vasat bir film. Bir çok aksiyon sahnesi de Tobruk filminden alınmış zati. 7 kez Oscar’a aday olup, haklı olarak hiç birini alamayan Richard Burton, Oscar alamadıkça seviyeyi düşürmüş. Diğer taraftan, bir çok II. Dünya Savaşı filminde Nazi komutanı rolünü canlandıran Alman oyuncu Wolfgang Preiss, sinemadaki oyunculuk süresini askerliğe saydırıp bu filmle birlikte General Erwin Rommel rütbesine yükselmiş.

Yolculuğun Sonu (2017)

Orijinal Adı: Journey’s End
Yönetmen: Saul Dibb
Oyuncular: Paul Bettany, Sam Claflin, Stephen Graham, Asa Butterfield
IMDB Puanı: 6,7
Konusu: I. Dünya Savaşının son yılında, Fransa topraklarındaki siper savaşları hiç bitmeyecekmiş gibi devam etmektedir. İngiliz kuvvetleri arasında, Almanların çok büyük bir taarruz planladığı ve her an saldırıya geçebilecekleri yönünde bir dedikodu yayılır. Bu nedenle, siperlerde 6 gün süreyle dönüşümlü olarak nöbet tutan askerler, korku içerisinde beklerler. Nöbet sırası genç Yüzbaşı Stanhope ve ekibine gelir. Cepheye yeni gönderilen Subay Raleigh da, askeri okuldan tanıdığı Stanhope’un bölüğüne gönüllü olarak katılır. Gün geçtikçe stresli bekleyiş herkesin psikolojisini alt üst eder. Bu esnada, karargahtan bir talimat gelir ve Stanhope’un ekibinden sürpriz bir baskın yaparak, sorgulamak üzere bir Alman askerinin esir alınması istenir. Kurulacak ekibe ise, yufka yürekli Subay Osborne ile genç Subay Raleigh’in liderlik etmesi istenir. Film, içinde bulundukları durumdan dolayı sinirleri bozulan askerlerin gergin bekleyişlerini ve verilen talimatı yerine getirirken yaşadıklarını anlatıyor. I. Dünya Savaşının Batı Cephesinde, siper hayatının askerlerin psikolojisine etkisini anlatması bakımından güzel bir film, ancak, film çok yavaş ilerliyor. Belki de yönetmen, beklemenin sinir bozucu etkisini bize bu şekilde göstermek istemiştir…

Savaş Atı (2011)

War Horse (2011)Orijinal Adı: War Horse
Yönetmen: Steven Spielberg
Oyuncular: Jeremy Irvine
IMDB Puanı: 7,2
Konusu: İngiltere’nin Devon bölgesinde ailesiyle birlikte çitçilik yapan Albert Narracott, yaşlı babasının bir inat uğruna at pazarından açık artırmayla aldığı genç bir atla duygusal bağ kurar. Albert’ın Joey ismini verdiği bu at, her ne kadar tarla sürmek için genç ve zayıf olsa da, Albert evlerinin kirasını ödeyebilmek için onu eğitir ve tarla sürecek hale getirir. Lakin bu sefer de aşırı yağmur tarlalarını mahvedince, babası Joey’i o esnada patlak veren 1. Dünya Savaşı için İngiltere ordusuna at alımı yapan askerlere satar. Joey’i kendi şahsi atı yapan Yüzbaşı Nicholls, bu ata güvenir ve gerçekten de birliğinin en hızlı olur. Joey savaş boyunca bir çok el, hatta taraf değiştirir. Bu arada, Albert’ın da askerlik yaşı gelmiş ve cepheye gelmiştir. Film, Albert ile Joey’in hikayesini, ama daha çok Joey’in hikayesini anlatıyor. Filmin başrolü Joey diyebiliriz. Steven Spielberg’in usta anlatımıyla, sürükleyici, hoş, masalsı bir film. Savaş sahneleri de gayet etkileyici. Bu arada, filmde dijital sahne yok denecek kadar az olması, atların çok iyi oyunculuk sergilediği anlamına geliyor diyebiliriz.

Savaş Köprüleri (1977)

Laurence Olivier, Sean Connery, Anthony Hopkins, Michael Caine, Gene Hackman, Robert Redford, James Caan, Elliott Gould, Maximilian Schell, Dirk Bogarde, Edward Fox, Hardy Krüger, Ryan O'Neal, and Liv Ullmann in A Bridge Too Far (1977)Orijinal Adı: A Bridge Too Far
Yönetmen: Richard Attenborough
Oyuncular: Sean Connery, Anthony Hopkins, Michael Caine, Gene Hackman, Robert Redford, Elliott Gould, James Caan, Dirk Bogarde, Edward Fox, Ryan O’Neal, Laurence Olivier
IMDB Puanı: 7,4
Konusu: II. Dünya Savaşının dönüm noktası olan Normandiya Çıkarması ile Almanlara karşı ciddi bir üstünlük sağlayan Müttefik Kuvvetleri kıta içerisine doğru ilerlemesini sürdürür. Ancak, hem Alman savunmasının çok sağlam olması, hem de sürekli yakıt ve mühimmat ikmali ilerlemeyi yavaşlatmakta ve süreci uzatmaktadır. Bunun üzere İngiliz orduları komutanı Montgomery “Market Garden” kod adıyla bir operasyon planlayarak Noel’de çifte bayram kutlamayı hedefler. Plan ise aslında basittir; Alman savunma hattının arkasına hava indirme yapıp önemli köprüleri ele geçirerek zırhlı ve piyade birliklerinin geçişini sağlamak. Ancak, elverişsiz hava koşulları, zorlu arazi, iletişimde yaşanan aksaklıklar, önemsenmeyen istihbaratlar ve ABD-İngiltere koordinasyonunda yaşanan problemler işleri zorlaştırır. Film, bu operasyonu baştan sona anlatıyor. Şampiyonlar ligi kıvamındaki oyuncu kadrosuna, yönetmenin ve teknik ekibin başarısı da eklenince efsane bir başyapıt ortaya çıkmış.
” … we tried to go a bridge too far.”

Dunkirk (2017)

Fionn Whitehead in Dunkirk (2017)Orijinal Adı: Dunkirk
Yönetmen: Christopher Nolan
Oyuncular: Fionn Whitehead, Tom Hardy, Mark Rylance, Cillian Murphy
IMDB Puanı: 7,9
Konusu: II. Dünya Savaşının başlarında 1940 yılında Almanya, Fransa ve Belçika üzerine ilerlemesini sürdürerek, Müttefik Kuvvetlerini Fransa’nın Dunkirk sahilinde köşeye sıkıştırır. Ancak, bizim Yunan askerini denize dökmemiz gibi bir fırsat ellerinde varken, nedense Hitler’in emriyle orda dururlar. Bu sırada da İngilizler, büyük bir tahliye operasyonu başlatır ve savaş gemilerinden balıkçı teknelerine kadar yüzen ne varsa hepsi seferber edilir. Gemilerin güvenliği için de, Spitfire’lar Alman bombardıman uçaklarını geri püskürtmeye çalışır. Film, bu hikayeyi bir kaç askerin gözünden anlatıyor. Filmin başrolü yok denebilir ama daha çok afişte de resmi olan Fionn Whitehead’in canlandırdığı askerin hikayesine yer verilmiş. Ne yazık ki kadere bak; daha önceden maskeli görmeye alıştığımız (bkz. Mad Max: Fury Road ve The Dark Knight Rises) Tom Hardy’nin, bu kez sadece gözleri görünüyor. Olsun yine de endamı yeter… Hasılı, uçak savaşı sahnelerinde heyecanlandığımız, kaçarken kendi arkadaşlarını gemiye almayan askerleri yuhaladığımız ve sonunda erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır sözüne hak verdiğimiz güzel bir film. Churchill’e kulak verelim:
“Bu tahliyeyi bir zafer olarak görmemek için çok dikkatli olmalıyız. Savaşlar tahliyelerle kazanılmaz. Ancak, bu tahliyede Hava Kuvvetleri tarafından kazanılmış bir zafer olduğunu da not edelim.”

Kartal Yuvası (1968)

Orijinal Adı: Where Eagles Dare
Yönetmen: Brian G. Hutton
Oyuncular: Richard Burton, Clint Eastwood, Mary Ure
IMDB Puanı: 7,7
Konusu: II. Dünya Savaşında Almanya ile İngiltere arasında geçen bir casus operasyonu filmi. Almanya, Alp Dağlarının orta yerinde bir Amerikan uçağını düşürerek, Müttefik Kuvvetlerinin Avrupa taarruzu konusunda yetkili bir Amerikan Generalini esir alır ve Kartal Kalesine götürür. Almanlar Generali bir şekilde konuşturup planları öğrenirse, savaş Almanların lehine dönecektir. Bu nedenle İngiliz istihbaratı, Binbaşı Smith (Richard Burton) önderliğinde özel bir komando ekibi toplar. Binbaşının yardımcısı ise Amerikalı Subay Schaffer’dır (Clint Eastwood). Zorlu hava ve yol şartlarında bölgeye ulaşan ekibi farklı sürprizler beklemektedir, lakin, Binbaşı Smith’in de onlara sürprizi vardır. Çifte ajanlık konusunun da işlendiği, dönemin şartlarına göre gayet iyi çekilmiş sürükleyici bir macera filmi.
“Broadsword calling Danny Boy”
“Broadsword calling Danny Boy”

İhtiras Rüzgarları (1994)

Brad Pitt, Anthony Hopkins, and Aidan Quinn in Legends of the Fall (1994)Orijinal Adı: Legends of the Fall
Yönetmen: Edward Zwick
Oyuncular: Brad Pitt, Anthony Hopkins, Aidan Quinn, Julia Ormond
IMDB Puanı: 7,5
Konusu: ABD ordusunun, Kızılderili Savaşlarındaki vahşi tutumlarından rahatsız olan Albay Ludlow ordudan emekli olarak taşrada bir eve yerleşir. Burada, üç oğlu ve kendisine sadık bir Kızılderiliyle hayvancılıkla uğraşmaya başlar. Büyüyünce I. Dünya Savaşına katılan oğlanlardan en küçüğü savaşa gitmeden önce nişanlanır ve nişanlısını babasının yanına bırakır. Ancak, abileri de kıza göz koyar. Hasılı, film isminden de anlaşılacağı üzere aşk, ihtiras ve aile ilişkileri tarafı ağır basan bir film. Yan hikayede ise, I. Dünya Savaşı, Kızılderili Savaşı ve içki yasağı gibi konular işlenmekte. Lakin, hikaye biraz zorlama olduğu için senaryo tatmin ediyor. Sadece Anthony Hopkins’in oyunculuğuna hayran kalıyoruz o kadar.

Göklerde Vuruşanlar (1969)

Orijinal Adı: Battle of Britain
Yönetmen: Guy Hamilton
Oyuncular: Michael Caine, Trevor Howard, Robert Shaw, Christopher Plummer, Laurence Olivier
IMDB Puanı: 7,0
Konusu: Fransa’yı işgal eden ve Dunkirk’de Müttefik Kuvvetleri geri püskürten Almanya gözünü Britanya adasına diker. Diplomatik olarak anlaşma yolunu sunsa da İngiltere kabul etmez, zira tadar destekli savunmasına güvenir ve Almanya’nın kanalı geçemeyeceğini düşünür. Almanya da önce havada üstünlüğü sağlayıp sonra çıkarma yapmayı planlar ve Stuka ve Heinkel uçaklarıyla Dover’den Londra’ya kadar bombardımana başlar. İngiltere ise radar sayesinde saldırıları önceden tespit edebildiği için Spitfire ve Hurricane uçaklarıyla havada cevap verir. Ancak, pilot sıkıntısı vardır. Film, havada geçen Britanya Savaşını, İngilizlerin radar destekli hava savunmasını ve pilot sıkıntısını nasıl yönettiklerini anlatıyor. Uçak savaşı severler için harika bir film, filmin önemli bir kısmı havada geçiyor. Birçok ünlü oyuncu var ama tam anlamıyla bir başrol yok, bu da hikayenin takibini zorlaştırıyor. Şu replik, hem filmi hem de Almanya’nın havada İngiltere’ye karşı durumunu özetliyor:

General Göring (emrindeki filo komutanına sorar): Is there anything you want

(Komutanın tek isteği vardır): – Yes, sir, a squadron of Spitfires.

Navaron’un Topları (1961)

David Niven, Gregory Peck, and Anthony Quinn in The Guns of Navarone (1961)Orijinal Adı: The Guns of Navarone
Yönetmen: J. Lee Thompson
Oyuncular: Gregory Peck, David Niven, Anthony Quinn, Anthony Quayle, Stanley Baker
IMDB Puanı: 7,6
Konusu: II. Dünya Savaşında Ege Denizindeki 12 adalarda geçen Leros Muharebesinden esinlenen aynı isimli romanın sinema uyarlaması olan film, kurgusal Yunan adası Khelos’da mahsur kalan İngiliz askerlerinin kurtarılması için Navarone adasında bulunan Alman savunma toplarını imha etmekle görevlendirilen bir İngiliz komando timinin hikayesini anlatıyor. İngiliz donanmasının Khelos adasına ulaşması için Navarone adasının bulunduğu geçitten geçmesi gerekir. Ancak, Navarone’deki yüksekçe bir kalede konuşlanmış radar kontrollü süper devasa Alman topları hiç bir gemiye geçit vermez. Tek çare bu topların imhasıdır. Ancak, adadaki Alman birliği, çok dik bir uçurumun olduğu kıyı hariç bütün sahilleri sıkıca gözetlemektedir. İngiliz ordusundan Binbaşı Franklin, bir ekip kurarak bu uçurumdan tırmanıp gizlice adaya çıkma planı yapar. Ekipte ise, dağcı Yüzbaşı, ajanlık yapan emekli Yunan albay, patlayıcı uzmanı, cengaver bir asker ve bir mühendis vardır. Film, Yunan sivil direnişçileriyle de işbirliği yapan bu özel ekibin macerasını konu ediniyor. Ünlü oyuncuları, güçlü hikayesi ve hak edilmiş görsel efekt Oscarıyla tam bir başyapıt.

Fedailer Treni (1965)

Von Ryan's Express (1965)Orijinal Adı: Von Ryan’s Express
Yönetmen: Mark Robson
Oyuncular: Frank Sinatra, Trevor Howard, Sergio Fantoni
IMDB Puanı: 7,1
Konusu: II. Dünya Savaşının devam ettiği yıllarda Müttefik Kuvvetler İtalya’ya Sicilya üzerinden çıkarma yapmaya hazırlanırken, Almanya da İtalya’nın kontrolünü eline geçirmeye çalışır. Bu esnada, bir Amerikan savaş uçağı İtalya topraklarına düşer ve pilot Albay Ryan sağ kurtulur. İtalyan askerleri, Albayı Almanlara teslim etmez ve doğruca bir İngiliz alayının esir tutulduğu kampa götürürler. Kamptaki esir İngiliz Albay da İtalyan komutanın hücre cezasında ölünce, Albay Ryan esir kampındaki rütbesi en yüksek asker olur. Ancak, İngiliz askerlerin kaçma fikrine sıcak bakmayan ve onların kaçma planlarını sıcak su ve sıtma ilacı karşılığında İtalyanlara anlatan Albay, askerler tarafından Alman sempatizanı olarak görülür ve “Von Ryan” lakabı takılır. İtalya, Müttefik Kuvvetlere teslim olunca kampı yöneten İtalyan askerler kaçar ve esirler serbest kalır. Ancak, çok uzaklaşmadan Almanlara yakalanırlar ve Alman esir kampına götürülmek üzere bir trene bindirilirler. Yolda Von Ryan bir plan yapar ve treni ele geçirir. Bundan sonra hedefleri İtalya sınırını geçip İsviçre’ye kaçmaktır. Film tüm bu hikayeyi ve özellikle Almanlara yakalanmamak için Von Ryan’ın tren yolunda yaptığı türlü hileleri anlatıyor. Soluksuz izleyebileceğiniz tam bir aksiyon filmi. Aynı zamanda demir yolu/tren temalı en iyi filmlerden biri.

General Patton (1970)

Patton (1970)Orijinal Adı: Patton
Yönetmen: Franklin J. Schaffner
Oyuncular: George C. Scott, Karl Malden
IMDB Puanı: 8,0
Konusu: Film, Amerikan ordusunda uzun süre görev yapmış ordu komutanlarından biri olan General Patton’un II. Dünya Savaşındaki serüvenini anlatıyor. Tecrübeli, otoriter, milliyetçi, sert, hırslı ve entelektüel bir komutan olan General Patton, çokça okuduğu askeri tarih kitaplarındaki komutanlar gibi kahraman bir general olarak tarihe geçmek istemektedir. Kuzey Afrika Cephesinde Çöl Tilkisi Rommel’in ordusunu yenen, Husky Harekatında Sicilya’da başarılı olan Patton, Normandiya Çıkarmasını komuta etmeyi beklerken, korkak bir askeri tokatladığı için pasif bir göreve alınır. Bu görevi de layıkıyla yerine getiren Patton hızla Almanya’ya doğru ilerler, öyle hızlıdır ki diğer birlikler ona yetişsin diye yakıt ikmali bilinçli olarak kesilir. Zar zor bir araya getirilen ve hassas bir dengede duran Müttefik Kuvvetlerinin doğası gereği her bir komutanın aynı zamanda bir diplomat gibi davranması beklenirken çenesini tutamayan Patton sık sık başını belaya sokar ve Washington tarafından yükselmesi engellenir. II. Dünya Savaşının efsane komutanlarından General Patton’un bol Oscarlı filmi, George C. Scott’un harika oyunculuğuyla tam bir başyapıt.

Gandhi (1982)

Ben Kingsley in Gandhi (1982)Orijinal Adı: Gandhi
Yönetmen: Richard Attenborough
Oyuncular: Ben Kingsley
IMDB Puanı: 8,1
Konusu: Film, Britanya İmpartorluğunun sömürgesi altında olan Hindistan’ın Gandi önderliğindeki bağımsızlık öyküsünü anlatıyor. Gandi, Güney Afrika’da Hintlilere yapılan ayrımcılığa karşı şiddet içermeyen bir protesto kampanyası başlatmış ve bunda başarılı olarak İngiliz yönetiminden bazı haklar elde etmiş bir kahraman olarak Hindistan’a gelir. Ve burada da şiddet içermeyen, silahlı eylemler yapmayan bir protesto kampanyası başlatır. İngiliz yönetimin zalimce müdahalelerine rağmen bu duruşuna devam eder ve II. Dünya Savaşı sonrasında Hindistan bağımsızlığını elde eder. Ancak, bu sefer de içerde Hindu ve Müslümanlar arasında bir anlaşmazlık çıkar ve Cinnah önderliğinde Müslüman Hintliler, Gandi’nin muhalefetine rağmen, Pakistan devletini kurar ve Hindistan’dan ayrılır. Filmde Gandi’nin sabrı, erdemli duruşu, kararlı ilerleyişi ve felsefi öğretileri biyografi tadında sunuluyor. Bol Oscar’lı üç saatlik uzun bir film.

Dünyanın Uzak Ucu (2003)

Russell Crowe in Master and Commander: The Far Side of the World (2003)Orijinal Adı: Master and Commander: The Far Side of the World
Yönetmen: Peter Weir
Oyuncular: Russell Crowe, Paul Bettany, James D’Arcy
IMDB Puanı: 7,4
Konusu: 1800’lerin başında Napolyon liderliğindeki Fransa ile Avrupa’nın diğer devletleri savaş halindedir. Deniz savaşları ise daha çok İngiltere ve Fransa arasında cereyan eder. İngiltere denizlerdeki hakimiyetini korumak için HMS Suprise adlı İngiliz gemisini, Brezilya açıklarında Fransız gemisi avlamakla görevlendirir. Aranan Fransız gemisi Acheron bulununca da kovalamaca başlar ve Pasifik Okyanusu boyunca devam eder. Filmde İngiliz gemisinin kaptanı Lucky Jack Aubrey’in Fransız gemisinin peşinde geçen öyküsü anlatılıyor. Kendi gemisinden daha iyi olan ve asker sayısı olarak daha kalabalık olan gemiyi ele geçirmek Lucky Jack için artık bir gurur meselesi olur. Yan hikayede ise bir doğa bilimcinin yeni hayvan türleri keşfetme macerası anlatılır. Menüde başka neler var derseniz; çetin hava koşulları, batıl inançlar, genç bahriyeliler, balina avcıları ve savaş.

Özgürlük Rüzgarı (2006)

The Wind that Shakes the Barley (2006)Orijinal Adı: The Wind that Shakes the Barley
Yönetmen: Ken Loach
Oyuncular: Cillian Murphy, Pádraic Delaney, Liam Cunningham
IMDB Puanı: 7,5
Konusu: Birleşik Krallığa bağlı olan irlanda’da bağımsızlık ve cumhuriyet gönüllüleri İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) adında bir örgüt kurar. İrlanda topraklarındaki İngiliz askerlere karşı gerilla savaşına başlayan bu örgüt aynı zamanda bağımsızlık bildirgesi yayımlayarak kendi cumhuriyetini kurar. Verilen mücadele sonrası İngilizlerle masaya oturulur ve Kral’a bağlı serbest bir Güney İrlanda devleti kurulması konusunda anlaşırlar. Ancak, bu durum IRA içinde tam bağımsızlık yanlısı cumhuriyetçiler ve anlaşmayla yetinen serbest devlet yanlıları olarak iki kutup oluşmasına neden olur. Filmde IRA mensubu bir grup İrlandalının bu süreçteki hikayesi anlatılıyor. Sahada verilen mücadeleler, masada verilen tavizler, tam bağımsızlık için adanan ömürler, ilkelere bağlılık, dava için hiç kimseye verilmeyen tavizler ve dram.

V. Henry (1989)

Kenneth Branagh in Henry V (1989)Orijinal Adı: Henry V
Yönetmen: Kenneth Branagh
Oyuncular: Kenneth Branagh, Derek Jacobi, Paul Scofield, Ian Holm
IMDB Puanı: 7,6 
Konusu: William Shakespeare’in V. Henry adlı tiyatro oyununun sinemaya uyarlanmış hali. İngiltere Kralı III. Edward, Fransa tahtında hak iddia ederek Yüz Yıl Savaşları olarak adlandırılan savaş dönemini başlatır. III. Edward’ın torunu V. Henry, dedesi gibi Fransa üzerinde hak iddia eder ve Fransa Kralı VI. Charles’tan tahtı terketmesini ister. Tabii ki Fransa bunu reddeder ve İngiltere Fransa üzerine yürür. Az sayıda orduyla Agincourt Muharebesini kazanan V. Henry, VI. Charles’ın kızıyla evlenir ve çocukları VI. Henry İngiltere ve Fransa’nın kralı olur. Filmde bahse konu muhabere anlatılmakta. Ancak, orijinalinde bir tiyatro eseri olduğu uzun tiradlar sinema izleyicisini sıkabilir. Savaş sahneleri de az sayıda oyuncuyla minimal bir anlayışla çekilmiş.

Arabistanlı Lawrence (1962)

Alec Guinness, Anthony Quinn, Peter O'Toole, José Ferrer, and Jack Hawkins in Lawrence of Arabia (1962)Orijinal Adı: Lawrence of Arabia
Yönetmen: David Lean
Oyuncular: Peter O’Toole, Alec Guinness, Anthony Quinn, Jack Hawkins, Omar Sharif
IMDB Puanı: 8,3 
Konusu: I. Dünya Savaşı Batı Cephesinde tam gaz devam ederken, İngilizler ve Fransızlar Afrika ve Orta Doğu topraklarında da farklı cephelerde Osmanlı ile savaşa girmiştir. Arap yarımadası da bu cephelerden biridir. Medine’de isyancıları bozguna uğratan ve şehri uzun süre elinde tutan Osmanlı, bir çok cephede birden savaştığı için giderek güç kaybetmektedir. Arap isyancıları ise çöllerde dağınık bir şekilde yaşayan bedevi kabilelerden oluşmaktadır. İhtiyaçları olan şeyler ise, birlik, silah ve strateji. İşte bu nokta Britanya İmparatorluğu devreye giriyor ve farklı yetenekleri olan genç subay Lawrence’i Haşimi kabilesinin reisi Şerif Hüseyin oğlu Prens Faysal’a yardım etmekle görevlendiriyor. Filmde Lawrence’in Arap kabileleriyle beraber Osmanlı’ya karşı başlattığı Arap isyanı anlatılıyor.
Film biraz fazla uzun, yaklaşık 3,5 saat. Çölde yürüyüş sahneleri gereksiz uzun ve fazla. Savaşçı kabile reisi Anthony Quinn rolünün hakkını verirken, Alec Guinness’in oynadığı Prens Faysal’ın İngiliz Beyefendisi gibi konuşması dikkat çekiyor. Son olarak, Osmanlıları girdikleri köyleri yakıp yıkan, çoluk çocuk katleden bir devlet gibi göstermeleri tam bir …

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (1930)

All Quiet on the Western Front (1930)Orijinal Adı: All Quiet on the Western Front
Yönetmen: Lewis Milestone
Oyuncular: Lew Ayres, Louis Wolheim, John Wray
IMDB Puanı: 8,1 
Konusu: I. Dünya Savaşının en önemli mücadelesi Almanya işgali altındaki Fransa ve Belçika topraklarında açılan cepheler arasında geçmektedir. Batı cephesi olarak adlandırılan ve 4 yıldan fazla süren bu savaşta iki tarafta çok sayıda kayıplar vermektedir. Filmde ise, Almanya’da bir lisede öğretmenlerinin coşkulu konuşması sonrası askere kayıt olan gençlerin gözünden savaşın acımasızlığı anlatılmakta. Açlık, uykusuzluk, hastalık, çamur, yerin altında geçen günler, fareler ve bitmek bilmeyen top tüfek sesleri. Hatta top sesleri öyle ki izleyenleri bile rahatsız edecek cinsten. Filmde bir yandan bunlar anlatılırken asıl verilmek istenen mesaj askerlerin içinde bulundukları ve sonrasında evlerine götürdükleri ruhsal bunalımlar.
Film dönemi itibariyle sessiz sinema oyuncularını da içerdiği için oyunculuklar o türden. Ayrıca, sessiz müziksiz sahneleri de çok. Ama savaşın iç yüzünü göstermesi bakımından harika bir film. Askerlerin karşı cepheyi ele geçirince hemen sığınaklarına koşup yiyeceklere saldırmaları unutulmaz sahnelerden biri. Filmdeki en güzel mesajlardan biri de sempatik karakter Kat veriyor, savaş isteyen kralları, generalleri, bakanları bir meydana toplayacaksın ve dövüştüreceksin, iyi olan kazansın!

Vatansever (2000)

Promo PosterOrijinal Adı: The Patriot
Yönetmen: Roland Emmerich
Oyuncular: Mel Gibson, Heath Ledger, Jason Isaacs, Chris Cooper
IMDB Puanı: 7,2
Konusu: Benjamin Martin (Mel Gibson), ordusuna yıllarca başarıyla hizmet etmiş bir yandan çiftçilik yaparken bir yandan Güney Carolina meclis üyesi olarak hayatına devam etmektedir. Ancak, İngiltere’nin Amerikadaki kolonilerine uyguladığı yüksek vergiler bağımsızlık yanlılarını harekete geçirmiş ve George Washington önderliğinde bağımsızlık savaşı başlatılmıştır. Martin her ne kadar savaş karşıtı olsa ve ailesini korumaya çalışan bir baba olarak kalmak istese de yaşanan olaylar onu savaşın içine çeker ve bir anda bölgesindeki savaşın en önemli aktörlerinden biri olur. Milis kuvvetlerinin lideri olarak savaşta yer alan Martin’in hikayesini anlatan film, Amerikan bağımsızlık savaşını da anlatmış oluyor aslında. Savaş kuralları, asimetrik savaş, acımasızlık ve aile bağları arasında gidip gelen sahneleriyle güzel bir film. Bu arada, rahmetli jokerimiz Heath Ledger’i Martinin oğlu rolünde görüyoruz.

En Uzun Gün (1962)

The Longest Day (1962)Orijinal Adı: The Longest Day
Yönetmen: Ken Annakin, Andrew Marton
Oyuncular: John Wayne, Robert Ryan, Henry Fonda, Robert Mitchum, Richard Burton
IMDB Puanı: 7,8
Konusu: Nazi Almanyası işgali altındaki Fransa kurtuluş için Müttefik Devletlerin göndereceği yardımı beklemektedir. Ancak yardım kuvvetleri ne zaman ve nereden Fransa’ya çıkarma yapacaktır. Nihayet karar verilir ve II. Dünya Savaşının dönüm noktalarından biri olan Normandiya çıkarması 6 Haziran 1944 tarihinde gerçekleşir. “Ike” lakaplı, sonradan ABD başkanı da olan, General Eisenhower’ın planı olan ve “D-Day” olarak adlandırılan çıkarmada ABD, İngiltere ve Fransa kuvvetleri Normandiya sahillerinden içeriye doğru harekete geçer.
Film çıkarma gününü ve önceki günü detaylı bir şekilde anlatıyor. Almanca ve Fransızca sahneleri de olan film özünde ABD cephesinden planın gününe ve saatine karar verilmesi, gerçekleştirilmesi ve karşılaşılan sorunların üstesinden gelinmesi şeklinde özetlenebilir. John Wayne ve Henry Fonda gibi usta kovboyları komutan rollerinde görüyoruz ama filmin tam anlamıyla bir baş rolü yok aslında. ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya cephesinde komutanlar ve bir takım mizansene konu askerler üzerinden olaylar gelişiyor. Sivil sahneler yok denecek kadar az, karargah ve cephede geçiyor bütün sahneler. Filmin siyah beyaz olması savaşın kasvetini izleyiciye yansıtıyor. Savaş filmi sevenler için harika bir eser.

Barry Lyndon (1975)

Barry Lyndon (1975)

Orijinal Adı: Barry Lyndon
Yönetmen: Stanley Kubrick
Oyuncular: Ryan O’Neal, Marisa Berenson, Patrick Magee
IMDB Puanı: 8,1
Konusu: Anlı şanlı şövalyelerin hikayelerini konu alan romanların popüler olduğu zamanlarda bunlara tepki olarak yazılan sıradan düzenbaz üçkağıtçı kişilerin romanlarından birisi de “The Luck of Barry Lyndon” dır. Film, bu romanın Stanley Kubrick’in harika anlatımı ve tarzıyla sinema uyarlamasıdır. 18. yüzyılın ikinci yarısında geçen filmde, sıradan bir İrlandalı olan Barry’nin başından geçen olaylarla İngiliz ordusuna katılması, savaşta taraf değiştirmesi, soylular arasına girmesi, soylu bir dulla evlenerek Lyndon ismini alması ve dahası anlatılır. Hikaye, oyunculuklar, kostümler, ortam ve müzik çok iyi. Stanley Kubrick’in döktürdüğü tam bir başyapıt.

Her Devrin Adamı (1966)

Her devrin adami PosterOrijinal Adı: A Man for All Seasons
Yönetmen: Fred Zinnemann
Oyuncular: Paul Scofield, Wendy Hiller, Robert Shaw, Orson Welles
IMDB Puanı: 7,9
Konusu: Kral VIII. Henry, eşi erkek çocuk doğuramadığı için Boleyn ailesinden bir kızla evlenmek ister. Ancak, eşi boşanmak istemez ve Vatikan da buna izin vermez. Bunun üzerine Kral, Vatikan ile ilişkileri kesip, kendi kilisesini kurmak ister. Konuyu Kraliyet danışma meclisine taşır, ancak meclis üyesi Sir Thomas More buna karşı çıkar. Filmde Sir More’un hikayesi anlatılır. En iyi film, yönetmen, aktör ve senaryo dahil 6 Oscar alan klasik bir film. Yan rolde Yurttaş Orson Welles’i görüyoruz.

Zulu (1964)

Orijinal Adı: Zulu
Yönetmen: Cy Endfield
Oyuncular: Michael Caine, Stanley Baker, Jack Hawkins
IMDB Puanı: 7,8
Konusu: Güney Afrika toprakları Britanya İmparatorluğunun sömürgesi altındadır. Bu topraklarda ise yerli halk olan Zulular yaşamaktadır ve yerliler ile İngiliz garnizonları arasında zaman zaman çatışmalar yaşanmaktadır. Film bu çatışmalardan biri olan 22 Ocak 1879 tarihli Rorke Geçidi çatışmasını anlatıyor. Filmin büyük çoğunluğu çatışma sahnelerinden oluşuyor. Ateşli silahlara sahip İngilizler ile ilkel silahlara sahip Zulular arasındaki mücadele oldukça ilginç resmedilmiş. Yer yer mantıksız sahneler olsa da sömürge döneminin acımasızlığı ve insan hayatının sayılarla ifade edilmesinin yansıtılması bakımından kıymetli bir film. Yan hikaye olarak da İsveçli bir misyonerin çabaları konu edilmekte.

Kwai Köprüsü (1957)

The Bridge on the River Kwai (1957)Orijinal Adı: The Bridge on the River Kwai
Yönetmen: David Lean
Oyuncular: William Holden, Alec Guinness, Jack Hawkins
IMDB Puanı: 8,2
Konusu: II. Dünya Savaşı esnasında Japonya işgali altındaki Myanmar’da bir İngiliz birliği esir olarak tutulmaktadır. Kampın Japon komutanı Saito, esirleri kullanarak Kwai nehri üzerine bir köprü kurmak istemektedir. Çünkü, bu köprü vasıtasıyla Japon cehanesi Asya içlerine doğru iletilebilecektir. Esir İngilizlerin komutanı Nicholson (Alec Guinness) da bu köprüyü Japonlardan daha iyi yaparak onlara psikolojik bir üstünlük sağlayacağını düşünür ve yüksek bir motivasyonla işe başlar. Bir yandan Seylan’daki İngiliz birlikleri bu köprüyü havaya uçurmak komandoları görevlendirir.  7 dalda Oscar alan efsane bir film.

For he’s a jolly good fellow….