Büyük Baskın (2005)

The Great Raid (2005)Orijinal Adı: The Great Raid
Yönetmen: John Dahl
Oyuncular: James Franco, Benjamin Bratt, Joseph Fiennes
IMDB Puanı: 6,7
Konusu: Film, II. Dünya Savaşı sırasında Japon işgali altındaki Filipinler’de Cabanatuan savaş esirleri kampında tutulan yaklaşık 500 kadar Amerikan askerinin kurtarılması için yapılan operasyonu anlatıyor. Bataan Muharebesinde yenik düşüp, yaklaşık 100 kilometrelik Bataan Ölüm Yürüyüşünden sağ çıkan Amerikan askerleri Cabanatun esir kampında zor şartlar altında yaşam mücadelesi verir. Japonlar yavaş yavaş Amerikan askerlerini infaz etmeye başlayınca, Amerikan Komando Birliğinden Yarbay Mucci (Benjamin Bratt) ve Yüzbaşı Prince (James Franco) esir askerlerin kurtarılması için bir operasyon yapmakla görevlendirilir. Filmde adım adım baskının planlanması, Alamo gözcülerinin ve Filipinli gerillaların baskındaki rolü ve kamptaki askerlerin, özellikle Binbaşı Gibson’ın (Joseph Fiennes), yaşadıkları gün gün anlatılıyor. Amerikan tarihinin en başarılı kurtarma operasyonlarından biri olarak görülen “The Great Raid” in başarılı ve sürükleyici bir sinema uyarlaması. Bu arada, Bataan’da yaşanan bağımsızlık mücadelesi ve Amerikan yardımını anlatan, aynı zamanda Bataan Ölüm yürüyüşünden kareler de içeren film için bakınız Bataan’a Dönüş (1945)

Sessiz ve Derinden Git (1958)

Clark Gable and Burt Lancaster in Run Silent Run Deep (1958)
Orijinal Adı: Run Silent Run Deep
Yönetmen: Robert Wise
Oyuncular: Clark Gable, Burt Lancaster, Jack Warden
IMDB Puanı: 7,3
Konusu: II. Dünya Savaşının Pasifik Cephesinde, Japonya açıklarında bulunan Bungo Boğazında devriye gezen Akikaze isimli Japon destroyeri Amerikan gemilerine ve denizaltılarına göz açtırmamaktadır. Bölgede batan dört Amerikan denizaltı gemisinin sonuncusundan sağ kurtulan Kaptan Richardson (Clark Gable), Akikaze’den intikam almak maksadıyla karargahı ikna ederek yeni bir denizaltı görevine yazılır. Richardson’un emrine ise, başarılı bir devriye görevi sonrası Kaptanlığa terfi edilmeyi bekleyen Yardımcı Kaptan Bledsoe (Burt Lancaster) komutasındaki Nerka isimli denizaltı verilir. Devriye görevi başında Kaptan Richardson, mürettebat arasında dönüşü olmayan yer olarak efsaneleşen Bungo Boğazından uzak durulacağı yönünde talimat aldığını söyler. Yolda sürekli tatbikat ve eğitim yaparak, mürettebatı hızlı ve organize bir şekilde torpido ateşlemeye çalıştıran Kaptan Richardson, karargahın talimatı dışına çıkarak Bungo Boğazına doğru ilerler. Burada Akikaze ile karşılaşmayı planlarken bombardıman uçaklarının tuzağına düşen Nerka’da üç mürettebat ölür, Kaptan Richardson ise yaralanır. Zaten talimatın dışına çıkıp Bungo Boğazına geldiği için rahatsız olan Yardımcı Kaptan Bledsoe, diğer subayların da desteğiyle, yönetimi ele alır ve Pearl Harbor’a dümen kırar. Ancak, onların da Bungo Boğazına dönüp, Akikaze’yle savaşmak için sebepleri vardır… Dönemin şartlarına göre iyi çekilmiş, akıcı bir film.

Bataan’a Dönüş (1945)

Back to Bataan.jpgOrijinal Adı: Back to Bataan
Yönetmen: Edward Dmytryk
Oyuncular: John Wayne, Anthony Quinn
IMDB Puanı: 6,7
Konusu: Film, II. Dünya Savaşında Japon işgali altındaki Filipinler’in bağımsızlık mücadelesine Amerikan ordusunun verdiği katkıları anlatıyor. Luzon adası boyunca ilerleyen Japon ordusu karşısında Bataan’a kadar gerileyen Amerikan ordusunda Albay Madden (John Wayne) ve ekibi Bataan’ı korumaya çalışmaktadır. Albay Madden bu süreçte Filipinli gerilla birliği ile temasa geçer. Gerillalar da o esnada yakındaki bir Japon yakıt deposuna saldırı planlamaktadır. Diğer taraftan, o bölgedeki Amerikan misyoner okulu da Japonlar tarafından ele geçirilmiş ve okul müdürü Amerikan bayrağını indirmeyi reddettiği için bayrak direğine asılarak infaz edilmiştir. Okulun yaşlı öğretmeni ve öğrencileri de onlara katılır. Bu esnada, Bataan Ölüm Yürüyüşü (Bataan Death March) olarak tarihe geçen, yaklaşık 60 bin Filipinli esir ile 15 bin Amerikalı askerin Bataan’dan esir kampının olduğu yere nakledilmesine denk gelen Albay Madlen ve beraberindekiler, Bataan’ın düştüğünü ve Japonların eline geçtiğini anlar. Herkes ümitsizliğe kapılır. Albay Madlen’in ise bir planı vardır. Daha öncesinde komutasında olan ve esir düşerek ölüm yürüyüşüne dahil edilen Yüzbaşı Bonifácio’yu (Anthony Quinn) kurtaracak ve Filipin direniş harekatının umudu yapacaktır. Zira Yüzbaşı Bonifácio, 19. yüzyıldaki Filipin devriminin lideri Andrés Bonifacio’nun torunudur. Artık, yediden yetmişe bir gerilla direnişi ve saldırı harekatı başlamıştır. Ancak, Japonlar da az değildir. Zırhlı mekanize birlikleri ile karşılık verirler. Film, Bataan’daki yenilgi, geri çekilme, dağlık-ormanlık arazide tekrar örgütlenip saldırıya geçme sürecini akıcı bir şekilde anlatıyor. Filmin çekildiği konjonktür gereği, yer yer propaganda sahneleri olsa da, Filipinler’in bağımsızlığı sürecini yansıtması bakımından kıymetli bir film.

Savaşın Çiçekleri (2011)

Christian Bale, Ni Ni, and Xinyi Zhang in Jin ling shi san chai (2011)Orijinal Adı: Jin ling shi san chai (İngilizce: The Flowers of War) 
Yönetmen: Yimou Zhang
Oyuncular: Christian Bale, Ni Ni, Xinyi Zhang
IMDB Puanı: 7,6
Konusu: Film, II. Çin-Japon Savaşı sırasında, Japon ordusunun Çin’in o zaman ki başkenti Nanjing’de yaptığı katliamda geçen bir hikayeyi anlatıyor. Japon işgali altındaki Çin’de, Japonların dokunmadığı yabancılardan biri olan cenaze levazımatçısı John Miller (Christian Bale), Nanjing Katolik Kilisesinin baş rahibinin cenaze işlemlerini yapmak üzere kiliseye gider. Bu sırada, kaçmaya çalışan ama başarısız olan çaresiz Kız Manastırı öğrencileri de kiliseye sığınır. Kısa bir süre sonra da Qinhuai nehrinin meşhur genelevinin profesyonel çalışanları kiliseye sığınır ve aslında kızların saklanması gereken mahzene saklanırlar. Bir zaman sonra, kiliseyi basan Japon askerleri kız öğrencilere tecavüz etmeye çalışınca John, rahip kıyafeti giyerek kızları kurtarmaya çalışır ama nafile. Bu esnada Çin ordusunun arta kalan son askeri olan Binbaşı Li, Japonları kilise dışına çeker ve kurduğu tuzaklarla onları etkisiz hale getirir, bu arada kendi de ölür. Bölgeye yeni gelen Japon Albay Hasegawa, kilisede rahip kılığındaki John ile tanışır ve onlara zarar gelmeyeceğini söyler. Günler sonra yine gelen Albay, ordu komutanının emriyle zafer kutlaması için kızların şarkı söylemesi gerektiğini söyler. Bu emrin göründüğü kadar masum olmadığını anlayan John, hayat kadınları ve kilisenin rahibi tarafından yetiştirilen yetim George, hayatlarını riske atarak kızları kurtarmak için bir plan hazırlar. Çin yapımı, Holywood tadında akıcı ve güzel bir dram filmi. Az da olsa, Binbaşı Li’nin başını çektiği savaş sahneleri gayet başarılı çekilmiş.

Nanjing! Nanjing! (2009)

Nanjing! Nanjing! (2009)Orijinal Adı: Nanjing! Nanjing! (City of Life and Death)
Yönetmen: Chuan Lu
Oyuncular: Hideo Nakaizumi, Wei Fan
IMDB Puanı: 7,7
Konusu: II. Çin-Japon Savaşında Japonya önce Şangay’ı donanma bombardımanın yardımıyla işgal eder, sonra da başkent Nanjing’e doğru geri çekilen mağlup Çin ordusunun peşinden gider. Japon ordusu, Nanjing’e saldırı kararı alınca hem hükumet Nanjing’den ayrılır, hem de Çin ordu yönetimi daha geriye doğru çekilir. Nanjing’de ise zayıf bir savunma ordusu ile sivil halk kalır. Çin ordusu kahramanca bir savunma gösterse de, Nanjing’in etrafını saran güçlü Japon ordusunun şehri ele geçirmesi uzun sürmez. Şehrin yönetimini ele geçiren Japonlar, tüm askerleri çeşitli fantezik yöntemlerle öldürmeye, kadınlara ise tecavüz etmeye başlarlar. Bu sırada, Alman John Rabe ve bir kaç diğer batılı temsilci ile Çinli temsilcilerinin oluşturduğu Uluslararası Komite bir güvenli alan belirler. Japonlar da bölgede asker ve silah bulunmaması kaydıyla kabul eder, ancak taciz ve tecavüzlere devam ederler. Film, tarihin en vahşi ve iğrenç olaylarından biri olan Nanjing katliamını John Rabe’in Çinli asistanı Tang ile nispeten insaflı Japon asker Kadokawa’nın hikayeleri üzerinden anlatıyor. Çatışma ve katliam sahneleri iyi çekilmiş, görsel ve ses efektleri kıvamında, yaşanan vahşeti seyirciye aktarabilen, siyah beyaz, güzel bir Çin filmi. Yavv bizim tanıdığımız şirin, kibar ve sempatik Japonlar bunu nasıl yapmış olabilir dediğimiz bir film. Hatta yönetmen bile Japonları bu kadar kötü göstermeyelim demiş olmalı ki, film boyunca küfrettirdiği Japon askerlerine, filmin sonunda ritm-dans uyumu harika olan bir zafer gösterisi sergiletmiş. Buyrun şöyle izleyin, hak vereceksiniz;

Rüzgarla Konuşanlar (2002)

Windtalkers (2002)Orijinal Adı: Windtalkers
Yönetmen: John Woo
Oyuncular: Nicolas Cage, Adam Beach, Noah Emmerich, Mark Ruffalo
IMDB Puanı: 6,0
Konusu: II. Dünya Savaşının Pasifik Cephesinde, Amerikan ordusunun kullandığı haberleşme şifreleri Japonlar tarafından sürekli deşifre edilince, Amerika’da yaşayan Kızılderili kabilesi Navajo halkının konuştuğu yerli dilini kullanırlar, gönüllü Navajo gençlerini de muhabere askeri olarak orduya alırlar. Navajo askerlerin Japonların eline geçmemesi için de, yetenekli ve kıdemli askerleri onları yakından korumakla görevlendirirler. Film, Pasifik Cephesinin stratejik adalarından biri olan Saipan’ı ele geçirmeye giden birliğin muhabere askerleri olan Ben Yahzee (Adam Beach) ile Whitehorse’u korumakla görevli Joe Enders (Nicolas Cage) ile Ox Henderson’un hikayesini anlatıyor. Daha önce girdiği bir çatışmada tüm arkadaşlarını kaybeden, kendisi de yaralanan Onbaşı Enders, askeri hastaneden kendi isteği ve zorlamasıyla taburcu olunca gösterdiği kahramanlık için Çavuş yapılır ve bu göreve verilir. Rahatsızlığı devam etse de görev şuuru yüksek olan Enders, her girdiği çatışmada öne atılmaktan vazgeçmez. Bir yandan da, Kızılderili askerleri korumaya özen gösterir. Yüksek bütçeli, patlama ve çatışma sahnesi çok, görsel efektleri güzel bir film. Ancak, hem oyunculuk performansının kötü olması, özellikle Nicolas Cage, hem de aslında güzel olan bir hikayenin güzel bir senaryo haline getirilememesi nedeniyle çok kaliteli bir yapım ortaya çıkmamış.

Son İmparator (1987)

Richard Vuu in The Last Emperor (1987)Orijinal Adı: The Last Emperor
Yönetmen: Bernardo Bertolucci
Oyuncular: John Lone, Joan Chen, Peter O’Toole
IMDB Puanı: 7,8
Konusu: Film, 17. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Çin’i yöneten Qing Hanedanının son imparatoru Pu Yi’nin hikayesini anlatıyor. 3 yaşında tahta çıkmak zorunda kalan Pu Yi, bir kaç yıl sonra gerçekleşen devrim ile artık Çin’in değil sadece Yasak Şehir denilen saray ve müştemilatının imparatoru olur ve buradan dışarı çıkması yasaklanır. Bu süre içerisinde kendisini eğiten İngiliz diplomat Johnston’dan (Peter O’Toole) dış dünya ile ilgili çok şey öğrenir. Ancak, ülkede başlayan öğrenci isyanıyla birlikte, Yasak Şehir’den çıkmak zorunda bırakılır. Bu dönemde, zevceleriyle birlikte Japonya kontrolündeki bölgede yaşayan Pu Yi, sonradan Japonya’nın Çin topraklarındaki kukla devleti Mançurya’nın imparatoru olur. Sonra II. Dünya Savaşı, Rusya esareti, hapishane felan derken, bizim imparator olur sıradan bir çiftçi vatandaş. İmparator Pu Yi’nin otobiyografisi senaryolaştırılarak çekilen, gayet sürükleyici bir film. Çin devletinin yıllar sonra ilk defa Yasak Şehir’de film çekilmesine izin vermesiyle ve çok sayıda figüran sağlamasıyla ortaya harika bir eser çıkmış. En iyi film, yönetmen ve senaryo dahil 9 Oscar almış güzel bir Bertolucci filmi.

İnce Kırmızı Hat (1998)

The Thin Red Line (1998)Orijinal Adı: The Thin Red Line
Yönetmen: Terrence Malick
Oyuncular:Jim Caviezel, Sean Penn, Nick Nolte, Ben Chaplin
IMDB Puanı: 7,6
Konusu: Film, II. Dünya Savaşının Pasifik Cephesinde ABD ile Japonlar arasından geçen Guadalcanal Muhaberesini anlatıyor. Bir kaç kez askerden kaçan, son kaçışında ise bir adada yerlilerle yaşamaya başlayan Er Witt, Solomon adalarından biri olan Guadalcanal adasına çıkarma yapmaya giden bir bölük tarafından yakalanır ve cepheye götürülür. Adaya çıkarma yapan Amerikalılar hiç bir direnişle karşılaşmazlar ve yerlilerin rehberliğinde adanın içine doğru ilerlerler. Ancak, Japonlar yüksekçe bir tepeye gizlenmiş Amerikalıları beklemektedirler. Amerikan öncü bölüğünün komutanı, Japon savunmasına direkt olarak saldırılmasını emredince çok kayıp verirler. Bunun üzerine bir plan yaparlar ve küçük bir ekibi görevlendirirler. Film savaş sahneleri açısında süper ancak, dış sesle gelen hayat, savaş, insanlık temalı sorgulamalar filmin temposunu yavaşlatıyor. Film gerçek savaşın yaşandığı coğrafyalarda çekildiği için, harika doğa manzaraları, enva-i çeşit hayvanlar ve yerlilerin yaşamına dair sahnelere zaman zaman yer verilmiş. Ayrıca, oyuncu kadrosu da oldukça geniş; az da olsa John Travolta ve George Clooney bile var.

İmparator (2012)

Emperor (2012)Orijinal Adı: Emperor 
Yönetmen: Peter Webber
Oyuncular: Matthew Fox, Tommy Lee Jones
IMDB Puanı: 6,5
Konusu: Film, ABD’nin II. Dünya Savaşını bitiren hamlesi olan atom bombaları sonrası Japonya’nın teslim olmasını müteakip Japon İmparator’u Hirohito’nun savaş suçlusu olup olmadığının araştırılmasını anlatıyor. Araştırmayı yürütecek ve kararı verecek olan General MacArthur, ABD Başkanı adayı olmak için buradan iyi bir başarı çıkarmaya çalışır. Soruşturma yapmak ve delil toplamak için daha önceden Japıonya’da görev yapmış, oraları iyi bilen General Fellers’i görevlendirir. General Fellers de, üniversite yıllarında aşık olduğu Japon arkadaşı nedeniyle Japonlara sempati beslemektedir ve imparatorun barış yanlısı olduğunu düşünür. Ancak, delile ihtiyacı vardır. Bir yandan da Japonların iki bin yıllık geleneklerine bağlılıklarını ve adanmışlıklarını anlamaya çalışır. Sakin ilerleyen, diyalog yoğun, ağır töre teması içeren ortalama bir film.

“Eğer adanmışlığı anlarsanız, Japonya’yı da anlayacaksınız.”

Savaş Vadisi (2016)

Andrew Garfield in Hacksaw Ridge (2016)

Orijinal Adı: Hacksaw Ridge
Yönetmen: Mel Gibson
Oyuncular: Andrew Garfield, Vince Vaughn, Sam Worthington, Luke Bracey, Teresa Palmer
IMDB Puanı: 8,1
Konusu: Desmond Doss, II. Dünya Savaşı esnasında ABD ordusuna katılarak ülkesine hizmet etmek ister ancak, bir sorunu vardır. Doss, dini inanışları gereği vicdanen silaha dokunmayı ve insan öldürmeyi reddeder, sadece sıhhiyeci olarak savaş alanında insanların canını kurtararak ülkesine hizmet etmek ister. Aynı zamanda bağlı bulunduğu Hristiyan mezhebine göre 7.gün olan Cumartesi günü hiçbir şey yapmaması gerekir. Eğitimler sırasında bu konular başına bir çok iş açar ama bir şekilde Pasifik Cephesindeki Okinawa adasının Hacksaw tepesindeki cepheye sıhhiyeci olarak gönderilir. Gerçek olaylara dayanan film, sıhhiyeci Doss’un savaşa katılma hikayesini ve cephedeki mücadelesini anlatıyor. Görsel ve ses efektleri çok iyi olan filmin özellikle çatışma sahneleri en iyiler arasında. Film özetle, kahraman olmak için gol kralı olmaya gerek yok, işini iyi yapmak yeterli diyor.

Atalarımızın Bayrakları (2006)

Flags of Our Fathers (2006)Orijinal Adı: Flags of Our Fathers
Yönetmen: Clint Eastwood
Oyuncular: Ryan Phillippe, Adam Beach, Jesse Bradford
IMDB Puanı: 7,1
Konusu: II. Dünya Savaşına sonradan katılan ABD bir çok cephede savaşa girer ve askeri harcamaları giderek artınca bütçeyi zorlamaya başlar. Dönemin ABD Başkanı Roosevelt, savaş tahvilleri çıkarmaya başlayarak halkın da bu mücadeleye destek vermesini sağlar. Daha fazla tahvil satmak için de ünlü kişilerin veya savaş kahramanlarının katıldığı kampanyalar düzenler. Bunlardan birisi de, Başkanın gazete manşetinde gördüğü İwo Jima adasındaki Suribachi tepesine Amerikan bayrağı diken askerlerdir. Pasifik cephesinde önemli bir nokta olan ve Japonlar tarafından iyi korunan İwo Jima adasına çıkarma yapan ve çetin mücadeleler sonrasında Suribachi tepesine bayrak diken ABD birliğinde yer alan bu altı asker artık birer halk kahramanıdır. Film, bu altı askerin cephedeki mücadelesini ve ABD’ye dönüp savaş tahvili turlarına katılma hikayesini anlatıyor. Steven Spielberg yapımcı, Clint Eastwood yönetmen olunca ortaya harika bir film çıkıyor. Filmin jenerik kısmında gösterilen gerçek cephe ve insan fotoğraflarına bakınca, filmdeki bir çok sahnenin gerçeğin bire bir aynısı olduğunu anlıyoruz.

Tora! Tora! Tora! (1970)

Tora! Tora! Tora! (1970)Orijinal Adı: Tora! Tora! Tora!
Yönetmen: Richard Fleischer, Kinji Fukasaku
Oyuncular:Martin Balsam, Sô Yamamura, Jason Robards, E.G. Marshall
IMDB Puanı: 7,5
Konusu: Film, ABD’nin II. Dünya Savaşına katılmasına neden olan Pearl Harbor Saldırısının hazırlık aşamasını ve gerçekleşmesini ABD ve Japonya cephelerinden anlatıyor. II. Dünya Savaşı diğer cephelerde tüm şiddetiyle devam ederken, Pasifik Cephesinde ABD ve Japonya arasında çeşitli sebeplerle artan gerilim diplomatik görüşmelerin trafiğini artırır. Ancak, Japonya ordu yönetimi, özellikle Donanma Komutanı Yamamato, savaşın kaçınılmaz olduğunu düşünür. Bu amaçla ABD saldırısından önce sürpriz bir baskınla ABD filosunu ve park halindeki uçaklarını imha etmek üzere bir plan hazırlar. ABD tarafında ise Hawaii adalarından ziyade Filipinler bölgesine bir saldırı olacağı değerlendirilir. Ve 7 Aralık 1941 sabahı Tora! Tora! Tora! şifresiyle Japon bombardıman uçakları planı uygulamaya başlar. Saat farkı karmaşası, ordu birimleri arasındaki görüş farklılıkları, saldırı bilgisi iletilirken yaşanan talihsizlikler, kahraman Japon pilotları … Film, her iki cepheyi deniz, hava ve kara kuvvetleri olmak üzere ayrı ayrı anlattığı için, filmde başrol yok gibi bir şey, zaten çok ünlü bir oyuncu da yok. Saldırı sahneleri çok iyi çekilmiş, özellikle bombardıman uçaklarının uçuşları baş döndürecek türden.
“I fear all we have done is to awaken a sleeping giant and fill him with a terrible resolve…”

Kwai Köprüsü (1957)

The Bridge on the River Kwai (1957)Orijinal Adı: The Bridge on the River Kwai
Yönetmen: David Lean
Oyuncular: William Holden, Alec Guinness, Jack Hawkins
IMDB Puanı: 8,2
Konusu: II. Dünya Savaşı esnasında Japonya işgali altındaki Myanmar’da bir İngiliz birliği esir olarak tutulmaktadır. Kampın Japon komutanı Saito, esirleri kullanarak Kwai nehri üzerine bir köprü kurmak istemektedir. Çünkü, bu köprü vasıtasıyla Japon cehanesi Asya içlerine doğru iletilebilecektir. Esir İngilizlerin komutanı Nicholson (Alec Guinness) da bu köprüyü Japonlardan daha iyi yaparak onlara psikolojik bir üstünlük sağlayacağını düşünür ve yüksek bir motivasyonla işe başlar. Bir yandan Seylan’daki İngiliz birlikleri bu köprüyü havaya uçurmak komandoları görevlendirir.  7 dalda Oscar alan efsane bir film.

For he’s a jolly good fellow….